| Gri takım elbiseleri, parlak ayakkabıları seviyorum. | Open Subtitles | احب البدلة الرمادي ، و الأحذية اللمّاعة. |
| Benim parlak, ışıklı kızım. Kendine çok iyi bak. | Open Subtitles | لذا، ابنتي اللمّاعة اللمّاعة، إعتنِي كثيراً بنفسك |
| Kadınlar karga gibidirler. parlak şeyleri severler. | Open Subtitles | النِساء مثل الغربان يحبون الأشياء اللمّاعة |
| Cathy'e defalarca söyledim... o parlak şeyleri kimse sevmez diye. | Open Subtitles | لقد نبهت كاثي مرارا إلى أن الرجال لا يحبون تلك المادة اللمّاعة |
| Yeni parlak motorunuzu bir kenarda atılı gördüm hanımefendi. | Open Subtitles | لقد رأيتُ آلة الحرث اللمّاعة خاصتك في طريقي يا سيدتي |
| Onun parlak alüminyum kabuğunu okşamayı hayal ediyordum. | Open Subtitles | أداعب صدفة ألمنيومها اللمّاعة. |
| Kurbanının cildindeki parlak lekeleri tespit edebilmek için mikroskopta polarize ışık kullandım. | Open Subtitles | إستعملتُ , uh، إستقطبَ ضوءاً إستعمال المجهر للتَمييز الرقع اللمّاعة على جلدِ ضحيّتِكَ. |
| parlak kız. | Open Subtitles | البنت اللمّاعة. |