| Etrafta kimse yokken ne yaptığın sadece seni ilgilendirir. ziyafet için Prenses bekleniyor. | Open Subtitles | ماتفعلينه حينما لاينظر أحد لكٍ وظيفتك المأدبة الملكية على استعداد للإستقبال الأميرة الآن |
| Ama böyle seçkin bir ziyafet için kıyafetimiz uygun değil. | Open Subtitles | لكنّنا لم نلبس الملابس ألملائمة لمثل هذه المأدبة الرائعة. |
| Şölen kızım onuruna verilecek. İntikamı onuruna yiyip içeceğiz. | Open Subtitles | هذه هي الوليمة التي دعوتها إليها وهذه هي المأدبة التي ستملأها تخمة |
| Her maceranın sonunda Şölen olması kuralı bir kereliğine bozuldu ve Şölen Galya yerine Mısır'da yapıldı | Open Subtitles | وإستثناءا للقاعدة المعروفة فان المأدبة المعروفة التي تنتهي بها كلّ مغامرات أستريكس لم تقم في الغال وانما في مصر |
| Kadeh kaldırmak istiyorum, işi ve cömertliğiyle bize bu ziyafeti sağlayan iki beyefendinin sağlığına içmek istiyorum. | Open Subtitles | أدعوكم لشرب نخب للصحة الجيدة و المتألّقة للنبيلان اللذان منحانا هذه المأدبة بِكَرَمِهِما و مواظبَتِهِما |
| Mutluluğun sırrı ve bu harika yemeği hazırlayan harika aile için sana minnettarız. | Open Subtitles | نحن ممنونون لخطتك المتعلقة بالسعادة و لهذه العائلة الرائعة التي قامت بتحضير هذه المأدبة |
| - Oh, Mouth. Bu geceki törene benimle gelmen gerek. Seni saat 6'da alırım. | Open Subtitles | ماوث اريدك ان تكون رفيقي في المأدبة اليوم |
| Neyse, acele et. Şölene bekleniyorsun. | Open Subtitles | أسرع, فالناس ينتظرونك في المأدبة |
| Etkiler ve tepkiler, Dr. Hodgins. Sizin patronunuzum ve bu yemeğe geliyorsunuz. | Open Subtitles | النتائج غير المباشرة و العواقب يا سيد هوديجنز أنا رئيسك و آمرك بالذهاب إلى هذه المأدبة |
| Ödeyemeyecek durumdaysanız, lütfen ziyafet salonuna gidin, Dube sizinle ilgilenecek. | Open Subtitles | اذا لا تستطيع أن تدفع أو تعتقد ليس بمقدورك الدّفع رجاءً إذهبْ إلى غرفة المأدبة ودوبي سيهتم بك, شكراً لك |
| Hemen her özel kutlama yemek ve ziyafet içeriyor. | Open Subtitles | يبدو أن كل مناسبة خاصة تنطوي على الطعام و المأدبة. |
| ziyafet için buz göndeririz fakat sokaklara olmaz. | Open Subtitles | ارسل الثلج الى المأدبة, لكن ليس الى الشارع. |
| Yüce Lider'in ziyafet odasına gelmeniz gerekmektedir. | Open Subtitles | حضورك مطلوب في غرفة المأدبة الزعيم الأبدي. |
| Güney Californialı emlakçılar için yapılan bir Şölen. | Open Subtitles | إنها المأدبة الوحيدة لسماسرة عقارات جنوب كاليفورنيا |
| Evet, Şölen için bazı esprilerin üzerinde çalışıyorum. | Open Subtitles | أجل ، لقد كنت أعمل على بعض النكت من أجل المأدبة |
| Bir Şölen düzenlemekle görevliyim. | Open Subtitles | أنا المسئول عن المأدبة كلها، انظرا. |
| Evet, ziyafeti 5:30'a ayarladım, tabi eğer size uyarsa. | Open Subtitles | نعم، المأدبة محددة على الساعة الخامسة والنصف، هل توافق؟ |
| Mevsimin en önemli resmi ziyafeti için, arızalı garson droidler göndermişler. | Open Subtitles | لاجل المأدبة الاكثر اهمية فى الموسم لقد ارسلوا لنا ندلاء اليين مع قصور فى العدادات |
| Majesteleri şölenin kısa süre içinde başlayacağını söyledi. | Open Subtitles | صاحبة السمو تقول المأدبة ستبدأ قريبًا. |
| Oradan çıkıp da, gelinin neredeyse görünmediği, ziyafetin en uzağındaki masada oturan ailemin yanına oturmayı kendime yediremedim. | Open Subtitles | لم أستطع أن أحضر نفسي للذهاب والجلوس مع عائلتي على طاولة بعيدة جدًا عن مقدمة المأدبة حيث بالكاد يمكنك رؤية العروس |
| Montum geçen hafta dinler arası ziyafette çalındı. | Open Subtitles | سُرق معطفي في المأدبة الدينية بالأسبوع الماضي. |
| Japon ziyafetini mahvedercesine mahvedeceğim seni. | Open Subtitles | سأقضي عليك كما أقضي على المأدبة اليابانية |
| Bu gece ödül töreni var. Seninle gelmesini iste. | Open Subtitles | لديك تلك المأدبة الليلة اطلبي منه الذهاب معك لها |