| Fakat acı veren o anıları sahiplenmek bize anlayış ve bilgelik kazandırabilir, böylelikle bizi ayakta tutan iyiyi bulabiliriz. | TED | لكن إحتضان تلك الذكريات المؤلمة يمكن أن يؤدي إلى رؤىً جديدة والمزيد من الحكمة، لإيجاد ذلك الخير الذي يقويك. |
| Evet, sanırım Bart'ın omuriliğine yapacağımız bir dizi acı veren iğne işi halledecektir. | Open Subtitles | نعم ، أعتقد مجموعة من الإبر المؤلمة مباشرة إلى العامود الفقري ستفي بالغرض |
| Size bugün kurulumun dünyamızdaki acı gerçeklerini hatırlatmak istiyorum. | TED | لذلك أريد أن أذكّركم اليوم بالحقائق المؤلمة للتجميع في عالمنا. |
| Hayır, beş saati sizin sanat koleksiyonunuzu pahalı arabalara olan ilginizi hayatınızın en travmatik anları hariç her şeyi tartışmaya harcadık. | Open Subtitles | لا قضينا 5 ساعات في مناقشة مجموعتك الفنية و إعجابك بالسيارات الغالية و كل شئ ما عدا اللحظات المؤلمة في حياتك |
| Para hikayeni ve para geçmişinin acılı yanlarını ortaya çıkaracaksan uyuşmuş olmamalısın. | TED | من أجل الكشف عن الأجزاء المؤلمة من قصصكم المالية وتاريخكم المالي، لا يمكنكم أن تُخَدَّروا |
| üzücü gerçek şu ki çoğu hafta boyunca boş kalıyor. | TED | والحقيقة المؤلمة أن العديد منها فارغة من المصلين على مدار الأسبوع. |
| Çekirge fareleri sinir sistemlerinde genetik değişiklikler yoluyla akrep avından acı zehirlere karşı koyarlar. | TED | الفئران الجنادب تقاوم السموم المؤلمة للعقارب التي تفترسها من خلال تغيّرات جينية في أجهزتها العصبية. |
| Ama realistler, acı gerçekleri kabul ederler ama umutlarını kaybetmezler. | TED | بينما الواقعيّون في الجهة الأخرى، فإنهم يتقبلون الحقائق المؤلمة ولكنّهم يحافظون على الأمل أيضاً. |
| Konuyu ırk, din, kimliğe yansıttığımda acı verici bir sürü şey hatırlıyorum. | TED | عندما أفكر في قضايا العرق والدين والهوية، الكثير من الذكريات المؤلمة تجول بخاطري. |
| Evet. Bu normal çünkü o yılların acı hatıraları yüzünden hiç Kardeşliğe katılmayı düşünmedim. | Open Subtitles | أجل، وبسبب الذكريات المؤلمة لتلك السنوات |
| Tanınamaz haldeki vücutları gördükçe bu korkunç ölüm yüzünün, en acı felaket olabileceğinin farkına vardım. | Open Subtitles | مشاهدة الهيئات مشوهة بشكل يصعب التعرف عليها , كان ل تحقيق هذه الكارثة المؤلمة يمكن أن يكون وجه أبشع من الموت. |
| Bu acı verici deneyimleri yüzeye ne kadar çok getirirsek... onlarla başa çıkmak o kadar kolay olur. | Open Subtitles | كلما جئنا بهذه الخبرات المؤلمة فى الصدارة كلما أصبح التعامل معها أسهل |
| Bu acı tecrübeden ders çıkardık. | Open Subtitles | جميعكم , لقد تعلمنا من هذه التجربة المؤلمة |
| İnsanı sakinleştiriyor, böylece insan acı verici çirkin gerçekliğe üzülmüyor. | Open Subtitles | إنه مهديء حتى لا يغضب الناس من الحقيقة المؤلمة أنت تعلم ذلك |
| Evet, acı veren çok fazla anı var. Eminim anlıyorsunuzdur. | Open Subtitles | نعم، فبه العديد من الذكريات المؤلمة أنا واثق أنكن تتفهمن الأمر |
| Hayatındaki acı verici olayın bir anısıyım. Bunu kim hatırlamak ister? | Open Subtitles | أنا ذكرى من اللحظات المؤلمة في حياتك، من يريد أن يتذكر ذلك ؟ |
| Bu travmatik anıları çıkardığında bu hayatından ve önceki hayatından o zaman temizleniyorsun. | Open Subtitles | بمجرد إبعاد تلك الذكريات المؤلمة, من الحياة الحاضرة والحيوات السابقة أصبح عقلك حُرّاً. |
| Omar için deniz kokusu sadece Suriye'deki travmatik yolculuğunu hatırlatmayacak. | TED | بالنسبة لعمر، لن تُذكِّره رائحة البحر فقط برحلته المؤلمة من سوريا. |
| Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. travmatik hikayeleri severim. | Open Subtitles | ـ لا أريد أن أتحدث عنها ـ نحن نحب التجارب المؤلمة |
| Ölümden korkarken çektikleri o acılı anları gördüm. | TED | رأيتهم في تلك اللحظات المؤلمة عندما كانوا خائفين حتى الموت |
| Bağımlılık yüzünden sevdiklerini kaybeden insanlardan birçok üzücü hikâye duydum. | TED | لقد سمعت الكثير من القصص المؤلمة عن أناس فقدوا أحباءهم بسبب الإدمان. |
| Kimliklerimizi yontan sancılı deneyimleri değil, sancılı deneyimler sonucu uyananan kimliklerimizi ararız. | TED | نحن لا نبحث عن التجارب المؤلمة و التي تشكل هوياتنا و لكننا نبحث عن هوياتنا في لحظة إستيقاظنا من تلك التجارب المؤلمة. |
| Beni sevmekle, incitici, onur kırıcı korkunç bir hata yapan adam. | Open Subtitles | الذى قد فعل خطيئة الحب المهينة البشعة ، المؤلمة |