| Silahlarımı doğru kullanırsam, Bart yükselebilir, taaa Yüksek Mahkeme Baş Yargıçlığına kadar. | Open Subtitles | إذا تمسكت بكلمتي فبإمكان الولد أن يكون رئيس القضاة في المحكمة العليا |
| Eger bunu yaparsanïz, sizi Yüksek Mahkeme'ye kadar dava ederim. | Open Subtitles | وإذا فعلتم ذلك سوف أرفع عليكم قضية في المحكمة العليا |
| Yüce Divan eskiden olduğu yerden çok aşağılarda. | TED | المحكمة العليا سقطت عما كانت عليه قديما |
| Yargıtay'ın aynı cinsten kişilerin evliliği yasağının düşürme kararı. | TED | قرار المحكمة العليا لفك حظر زواج المثليين |
| Nitekim 1945'de, Anayasa Mahkemesi bu soruya hitap etme fırsatı yakaladı. | TED | حسناً .. في عام 1945 حصلت المحكمة العليا على فرصة للإجابة على هذا التساؤل |
| Orada, eyalet de aleyhinize karar verirse Yüce Mahkeme'ye taşıma şansımız olacak. | Open Subtitles | وهناك، إن كانت الولاية ضدكما، فستتاح لنا فرصة الذهاب إلى المحكمة العليا. |
| Kendisine karşı elle tutulur cinsel taciz suçlamaları olan biri Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi tarafından onaylandı, bir kez daha. | TED | شخص متهم بشكل جدير للتصديق بالعنف الجنسي تم تعيينه كعضو في المحكمة العليا للولايات المتحدة الأمريكية، مجددًا. |
| 2000 yılında Yüksek Mahkeme tarafından alınan kararla başkanlık seçimine gittik. | TED | كان لدينا انتخابات الرئاسة لعام 2000 تقررت من المحكمة العليا. |
| Farkettik ki, Yüksek Mahkeme bazı şeylerin patent kapsamında olmadığını açıklığa kavuşturmuştu. | TED | يظهر أن المحكمة العليا أوضحت خلال سلسلة طويلة من القضايا أن بعض الأشياء ليس من المسموح إعطاء براءة اختراع فيها |
| Yüksek Mahkeme bu hususla boğuştu. | TED | وقضاة المحكمة العليا تصارعوا مع ذلك السؤال. |
| Yüksek Mahkeme yargıçları buraya gelir mi? | Open Subtitles | تعنين أن قضاة المحكمة العليا يأتون هنا لرؤيتكِ؟ |
| Kesin aklanma kararını yalnızca Yüksek Mahkeme verir. | Open Subtitles | وليس لديهم السلطة التي تحتفظ بها المحكمة العليا لمنح التبرئة النهائية |
| Bir tam bir tane de Yüksek Mahkeme Baş Yargıç bileti. | Open Subtitles | تذكرة لعجوز وتذكرة لرئيس القضاة في المحكمة العليا |
| İsrail'deki Yüce Divan yerleşme istemini geri çevirmiş. | Open Subtitles | المحكمة العليا الاسرائيلية رفضت طلبة ليعيش هناك كيهودى عائد |
| İsraildeki Yüce Divan yerleşme istemini geri çevirmiş. | Open Subtitles | المحكمة العليا الاسرائيلية رفضت طلبة ليعيش هناك كيهودى عائد |
| Komisyon, Yargıtay Başkanı Earl Warren'ın idaresinde olacak. | Open Subtitles | وسيرأس اللجنة رئيس المحكمة العليا إيرل وارين |
| Pek çok sanık beraat etmek için... duruşmasını beklerken, kendisi hemen Yargıtay Başkanı gibi... yeminli olmayan... yani yalan yere yemin etmekle suçlanamayacak saygın bir tanık buldu. | Open Subtitles | قبل أن تنتج الأبقار المقدسة مثل رئيس المحكمة العليا كشحص الشاهد الذي ليس تحت القسم وبالتالي غير معرض لعقوبة شهادة الزور |
| Anayasa Mahkemesi'ne gitme sırası bize geldi. | TED | لذلك الآن قمنا بإلتماس في المحكمة العليا |
| Bilgin olsun, Yüce Mahkeme, bir önceki başvurunu, oy birliğiyle reddetmiştir! | Open Subtitles | رجاءً، عزيزتي، لمعلوماتك.. المحكمة العليا رفضت الضبط المسبق |
| Connecticut Eyaleti'nin saygı değer Yüksek Mahkemesi şu an açıldı ve oturumu başladı. | Open Subtitles | المحكمة العليا الموقرة لولاية كونيتكيت منعقدة الآن بهذا المكان |
| Yüksek Mahkemenin kararı gelenen kadar bu oyunu oynamayı düşünüyorlardı. | Open Subtitles | كانوا ينون المماطلة في القضية حتى يصدر رأي المحكمة العليا |
| ABD Temyiz Mahkemesi'nden derhal sayımın durdurulmasını talep edeceğim. | Open Subtitles | أريد أن أطلب البقاء فوراً في المحكمة العليا في الولايات المتحدة لايقاف الفرز |
| Ve şimdi, Tanrı bile Tanrı bile Yüksek Mahkemede sanık kürsüsüne çıkmak zorunda. | Open Subtitles | والآن ، حتى الملك حتى الملك سيقف في منصة الشهود في المحكمة العليا |
| Ben bu sabah, yasaklama emri çıkarması için yüksek mahkemeye gittim. | Open Subtitles | هذا الصباح كنت في المحكمة العليا لإصدار قرار بعدم التعرض لك |