| Ve inanıyorum ki doğru işbirlikleri ile bizler bu korkunç hastalığı yeneceğiz. | TED | وأنا على ثقة أنه مع التعاون الصحيح، سوف نقهر هذا المرض المريع. |
| Ay ışığında süzülüp yatağıma yanaşan o korkunç beyaz figür de nesi? | Open Subtitles | ماهذا الشكل الابيض المريع الذى يسبح فى ضوء القمر؟ ومرسوم بجانب سريرى؟ |
| Dük, o korkunç posayı kendisiyle birlikte mozolesine götüreceğini söylüyordu. | Open Subtitles | الدوق قال بأنه سيحمل ذلك الصوت المريع معه إلى الضريح |
| Nihayetinde, o berbat kurabiyelerle mideni mahvetme hakkı da kendi ellerindeydi. | Open Subtitles | على كلّ حال، لك الحقّ في تدمير معدتك بذلك الكعك المريع. |
| Küstahlıktan başka bir şey görmediğin o iğrenç yere dönmeni istemiyorum. | Open Subtitles | اذهبي أينما تريدين إلا ذلك المكان المريع الذي لم تتعلمي فيه أثناء نموك إلا الوقاحة |
| Öyle bir kızın böyle bir deliyle müttefik olduğunu düşünmek korkunç. | Open Subtitles | من المريع التفكير بأن فتاة مثلها متورطة مع رجل مجنون مثله |
| Merdivenleri kullandığımız için kusura bakma. Şu korkunç asansör çocuğu! | Open Subtitles | آسفة كان يجب علينا الصعود بالدرج انه المصعد المريع هذا |
| Kabul etmeliyim böyle korkunç bir kaderi böyle güzel bir çocukta olmasını istemem. | Open Subtitles | يجب أن أقرّ أني ما كنت لأتصور مثل هذا المصير المريع لطفل برئ |
| En korkunç kısmı ise çocuklarımı unuttum ve bütün gece markette kaldılar. | Open Subtitles | الجزء المريع هو أنني نسيت أولادي و تركتهم طوال الليل في المتجر |
| Ve onu gördüğüm zaman -- şoka uğradım, korkunç bir şok, ve kelimenin tam anlamıyla hayatımızdaki en kötü patlama olmasına rağmen, biz intikam yanlısı olmadık. | TED | و عندما رأيته و بالرغم من الصدمة الصدمة المريعة و الانفجار المريع في حياتنا ,حرفيا لم نكن انتقاميين |
| Sütunlar ve zemin Atlantik'in içinden çıkarılan çizgili yapraktaşlarından, bu korkunç geçişin anısına. | TED | تُصنع الأعمدة والأرضية من الصخور الإسمنتية المنجرفة من المحيط الأطلسي، وهو تذكير بذلك العبور المريع. |
| Herkes koştu ve göl kenarında yatan korkunç şeyin etrafında toplandı. | Open Subtitles | الجميع هرع وتجمع عند الحدث المريع عند حافة البحيرة |
| Herkes koştu ve göl kenarında yatan korkunç şeyin etrafında toplandı. | Open Subtitles | الجميع هرع وتجمع عند الحدث المريع عند حافة البحيرة |
| İnsanların hâlâ o korkunç adam için üzgün olduğunu düşünmelerini istemezsin, değil mi? | Open Subtitles | إنك لا تريدين أن يعتقد الناس أنك لا زلت منزعجة على هذا الرجل المريع |
| Ve sonra babası korkunç bi trafik kazasında öldü. | Open Subtitles | و بعد ذلك قتل والده فى هذا الحادث المريع |
| Karım bu korkunç kaza hakkında hiçbir şey bilmiyor. | Open Subtitles | زوجتي ليست لها علاقة بهذا الحادث المريع جريمة قتل يا عزيزي |
| Hayatını biriyle geçirmişsen ve o kişi gözünün önünde ölüp gidiyorsa o korkunç ayrılık acısını ta içinde hissedersin. | Open Subtitles | عندما تكونين قد قضيتى حياتك مع أشخاص ما ثم يوشكون على الموت و تشعرين بهذا الإنفصال المريع |
| Kızkardeşine bir parça daha fazla yemek, o berbat yemekten, getirmeye çalıştı. | Open Subtitles | فقط ليحصل على شئ من الطعام المريع الذى كانوا يقدمونه لنا، لأخته |
| Ne üzücü ki, Simon'ın berbat modelliğini uzun süre izleyemedim. | Open Subtitles | وللأسف, لم أتمكن من الإستمتاع بإستعراض سايمون المريع لوقت طويل |
| Başlayalım bari. Babs, o berbat şeyi al üzerinden. | Open Subtitles | يمكننا أن نبدأ الآن بيبز، انزعي هذا الشيء المريع عنها |
| - Hayal edebileceğin her şeyden daha berbat, iğrenç, korkutucu bir yaratık. | Open Subtitles | -انه هذا المخلوق المقرف المريع هذا أسوأ مِن أي شيء يمكنك تخيُّله |