Bu parlak manzara beni hala hayret ettiriyor ve beni doğal yaşamın sihrine bağlı tutuyor. | TED | هذه المناظر الطبيعية المضيئة لا تزال تغمرني بالدهشة، وتبقيني متصلة بسحر العالم الطبيعي. |
Bu resme bakacak olursanız çok fazla karanlık ve beraberinde bazı parlak nesneler göreceksiniz. | TED | اذا نظرت في هذه الصورة سترى الكثير من الظلام المصحوب ببعض الاجسام المضيئة. |
Işık topumla onu öldürmemi istedi. | Open Subtitles | طلب منّي أن أقوم بقتله بواسطة كرتي المضيئة. |
Işık pencerenin sarı gölgelerindeki deliklerden sızar. | Open Subtitles | "الينابيع المضيئة داخل الفجوات في ظلال النافذة" |
Dikkatimi çeken tek şey "lamba" yerine "Ateş böceği demesiydi. | Open Subtitles | الشىء الوحيد البارز هو استخدامها للحشرات المضيئة بدلا من المصابيح |
Bakmak istiyorum. Bende bir ışıklı çubuk var. | Open Subtitles | اريد فقط ان انظر ، اني احمل العصا المضيئة |
Merkezden ayrılınca ışın kılıçlarını satmanın ne kadar yanlış olduğunu farkettim. | Open Subtitles | أدركتُ لحظة مغادرتي مركز الشرطة كم كان خاطئاً منّي بيع تلكَ السيوف المضيئة |
Tamam, buradaki bütün lazer çubuklarını alıyorum insanlara vereceğim. | Open Subtitles | حسناً، احضرت كل هذه العصي المضيئة أريد من الجميع تبادلها |
Bu parlak nesnelerin 4 tanesi yıldızdır, burada görebilirsiniz -- küçük artılar biçiminde. | TED | اربعة من الاجسام المضيئة نجوم ويمكنكم رؤيتها هناك..علامات صغيرة. |
Ve o parlak çubuklar yanlıştı. Çok yanlıştı. | Open Subtitles | وكان استخدام العصيان المضيئة خاطئاً، خاطئاً جداً |
Üzgünüm, ama alnınızdaki parlak "satılık" levhasını... aşabilecek gibi gözükmüyorum. | Open Subtitles | و لكنني لا أستطيع أن أكون تحت تلك الشمس المضيئة التي تضيء على رأسك |
Öyleyse, güneşin parlak ışıklarının bilgiye aç genç beyinlerinizi | Open Subtitles | لذا اسمحوا لأنوار الصيف المضيئة بأن تنعش و تنير |
Işık topu yok oldu ve birdenbire binlerce insan ortaya çıktı. | Open Subtitles | الكرة المضيئة قد أختفت الآلاف من الناس قد ظهروا فجأة! |
Işık bombalarını almış. | Open Subtitles | هو من تحصّل على القنابل المضيئة |
Işık topu yok oldu. | Open Subtitles | الكرة المضيئة قد أختفت |
Sanki milyonlarca Ateş böceği, suyun altında hapsolmuş, kanatlarını çırparak, kurtulmaya çalışıyor gibi gözükür. | Open Subtitles | انها تشبه الملايين من الحشرات المضيئة محبوسة تحت سطح الماء يحومو بأجنحتهم |
Bu Prenses Gök Kuşağı, bu Parıldayan Yıldızçocuk ve bu da Ardıç Ateş Böceği. | Open Subtitles | وتلك أميرة قوس قزح وذلك محب النجوم المضيئة وذلك حشرة شجرة العرعر المضيئة |
Mark Twain der ki: "Neredeyse doğru kelimeyle, doğru kelime arasındaki fark ateşböceği ile Ateş arasındaki fark gibidir." | Open Subtitles | مارك تواين" يقول أن الفرق بين الكلمة الصحيحة والكلمة الصحيحة تقريباً هو الفرق ذاته بين الحشرة المضيئة وبين الضوء |
Bakmak istiyorum. Bende bir ışıklı çubuk var. | Open Subtitles | اريد فقط ان انظر ، اني احمل العصا المضيئة |
Büyük, ışıklı, parlak şeylerin her tarafına adım kazınmıştır. | Open Subtitles | ستجدون اسمي مكتوباً على كافة الأشياء الكبيرة المضيئة |
Sizin ışın kılıçlarınız koleksiyonuma çok iyi birer eklenti olacak. | Open Subtitles | سيوفكم المضيئة ستكون إضافة رائعة الى مجموعتي (ار-2) |
Arka bahçede birkaç lazer çubuğu ve bir sapanla yani. | Open Subtitles | بعض العصي المضيئة و مقلاع بالحديقة الخلفية |
Fosforlu çubukları getirin ki sizi tanıyabilelim. | Open Subtitles | حسناً، أحضر الأعواد المضيئة لكي نتعرف على جثثكم. |
Ayrıca şu yukarıda parlayan havuzu da merak ediyorsunuzdur. | TED | قد تتساءلون أيضًا عن هذه البركة المضيئة. |
Enzimleri oksitliyorlar, tıpkı ateşböcekleri gibi. | Open Subtitles | إنهم يؤكسدون الإنزيمات مثل الذبابات المضيئة |