| Bozulma meydana gelmiş hatalı aşılar grip aşıları yerine yollanmış. | Open Subtitles | لذا بدلا من أن تقرر للتدمير اللقاحات المعيبه تم شحنها على أنها لقاحات للانفلونزا |
| Tamam, Khan, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi'ni hackleyince hatalı aşılarımızı grip aşısı olarak etiketlendirmiş ve gemiye yüklemiş. | Open Subtitles | حسنا,عندما قام خان باختراق مركز السيطره على الأمراض قام بتغيير الملصقات و شحن العينات المعيبه كلقاح انفلونزا |
| Kurbanımız hatalı yelekler satıyorsa başka birisi, biz ona ulaşamadan önce işi garantiye almış. | Open Subtitles | إذا كان ضحيتنا هو من يقوم ببيع السترات المعيبه فإن شخص أخر حرص على الوصول اليه قبلنا |
| hatalı yelekler, üretim eksikliklerinin sonucuydu, evet. | Open Subtitles | ما قمت به أنت و شركتك السترات المعيبه كانت نتيجه خطأ تصنيعى,أجل |
| Bütün hatalı kurşun geçirmez yelekler yok edildiyse, o zaman neden ekmek kamyonunun enkazında bundan üç kutu bulduk? | Open Subtitles | إذا كانت جميع السترات المعيبه قد تم تدميرها إذاً,فلماذا عثرنا على ثلاث شحنات منها فى شاحنه مخبز مهجور؟ |
| Yasadışı satılmış olan bir grup hatalı kurşun geçirmez yeleği araştırıyoruz. | Open Subtitles | حسناً,نحن نحقق فى أمر شحنه من السترات الواقيه المعيبه والتى ربما قد تم بيعها بشكل غير قانونى |
| Savunma Bakanlığı, yeleklerin hatalı olduğu bilgisini sisteme girdi. | Open Subtitles | وزاره الدفاع وضعت نظام استشارى واسع النطاق بشأن السترات المعيبه |
| Son çare olarak hatalı yeleklerden kullanmayı denedi. | Open Subtitles | لقد حاولت استخدام إحدى تلك السترات المعيبه كملاذ أخير |
| Geriye kalan hatalı yelekleri Gussman'ın deposunda bulduk. | Open Subtitles | وبما أننا عثرنا على بقيه السترات المعيبه فى وحده تخزين جاسمان |
| hatalı malzemeler hâlâ dışarıda bir yerlerde kullanılıyor. | Open Subtitles | المعدات المعيبه مازالت فى الخارج |
| hatalı yelekleri imha etmişler. | Open Subtitles | وتخلص بشكل ملائم من السترات المعيبه |