"المعيشة" - Translation from Arabic to Turkish

    • yaşamak
        
    • oturma
        
    • yaşamayı
        
    • yaşam
        
    • yaşamaktan
        
    • yemek
        
    • yaşayan
        
    • yaşamaya
        
    • hayat
        
    • yaşayanların
        
    • geçim
        
    New York denen arı kovanında yaşamak, seni hayatından bezdirmiş. Open Subtitles المعيشة في ذلك خلية نحل نيويورك مدينة ومنهكا تماما لك.
    21. yüzyılın ortalarında hayat, bölgesel olarak yaşamak anlamına gelecek. TED الحياة في منتصف القرن 21 ستكون حول المعيشة محليا.
    Bunun nedeni değişmeleridir ve değişimin, düzene karşı bir eğilimi vardır aynı bir oturma odasında ya da kitaplıkta olduğu gibi. TED وهذا لأنها تتغير . وللتغير طريقته في كسر القاعدة . تماماً كما هو الأمر في غرفة المعيشة أو على رف الكتب.
    oturma odasına gitmeniz için bir sebep olmazdı, değil mi? Open Subtitles و أنه لا يوجد سبب حتى تذهبوا إلى غرفة المعيشة
    Bir de aynı çatı altında yaşamayı dene. - Beni tek şaşırtan tesisatı. Open Subtitles حاول المعيشة معه في الشقة .ذاتها، كل ما أحصل عليه هو قضيب غريب
    İki kuşak önce, Kore, bu günkü Afganistan'ın yaşam şartlarına sahipti. Ve eğitimde performansı en düşük olanlardan biriydi. TED قبل جيلين كان مستوى المعيشة في كوريا كمستوى المعيشة في أفغانستان اليوم، كان نظامها التعليمي من بينالأنظمة الأقل كفاءة.
    Seninle yaşamaktan nefret ediyorum ama sohbetine diyecek yok. Open Subtitles أكره المعيشة معك ولكن مناقشتك تعتبر درجة أولى
    O evde fırtınalı bir ilişkiyle yaşamak kolay olamaz. Open Subtitles ليس من السهل المعيشة هناك فى هذا البيت ومع وجود هذة العلاقة العاصفة
    Ailemin evinde yaşamak geçici bir şey. Open Subtitles تعلمـــين أن المعيشة في بيت أبويّ، أنها أنها شيء مؤقت
    Aynı evde yaşamak rahatsız edici olabilir. Open Subtitles المعيشة هنا مَعك وكُلّ شىء قَدْ يَكُونُ مُزعجَ
    Tüm mesele, sonsuza dek yaşamak değildir, Jackie. Open Subtitles للبَقاء؟ هو لا فقط حول المعيشة إلى الأبد، جاكي.
    - Hadi be? oturma odasına gidip uzlaşmaya varabilir miyiz? Open Subtitles كنت آمل لو نتوجه إلى غرفة المعيشة ونتوصل إلى تفاهم
    Yemekten sonra sandalyelerin daha rahat olduğu oturma odasına geçtik. Open Subtitles وبعد ذلك ذهبنا للجلوس في صالة المعيشة لنرتاح على الأريكة
    Buna karşın, seninle yaşamayı da gerçekten özleyeceğim. Open Subtitles وعلى الرغم من أنني ستعمل حقا ملكة جمال المعيشة معك.
    Suudi Arabistan bir çok insanın çabalarını engelleyerek insanların yaşam standartlarını yükseltti. TED رَفَعتْ السعودية مستوى المعيشة بينما قامت بإحباط العديد من المساعي الإنسانية الأخرى.
    Sen bu köpükte yaşamaktan pek de şikayetçi değilsin ama. Open Subtitles أنت لا تَبْدو ان تمانع المعيشة في هذه الفقاعةِ.
    Onun cansız bedenini merdivenlerimizden aşağı, yemek salonumuzdan ve oturma odamızdan geçerek vücudunu yakmak üzere bekleyen bir sedyeye taşıdım. TED حملت جسدها الفاني ونزلت علي الدرج، مررت بحجرة الطعام وحجرة المعيشة للحمالة التي تنتظرها كي يُحرق جسدها.
    yaşayan en büyük bilim insanları radyum'un varlığına inandığı sürece diğer düşüncelerin pek önemi kalmıyor. Open Subtitles طالما أعظم عالم المعيشة يؤمنون وجود الراديوم ما الأفكار الأخرى لا يبدو أن هذه المسألة.
    Aslında hayatı yaşamaya değer kılan her şeyin hikayesi. Open Subtitles كل شيىء من هذا يجعل الحياة تساوى المعيشة
    - Sen gerçekten yaşayanların dünyasına dönmek zorundasın. - Deianeira olmadan olmaz. Open Subtitles إنك حقاً يجب عليك العودة إلى أرض المعيشة (ليس، بدون (ديانيرا
    geçim giderleri arttıkça, benim fiyatım da artar. Open Subtitles عندما ترتفع تكلفة المعيشة يزدادثمنأتعابي.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more