|      Benim için ise, ışıkları kapalı olursa daha güzel geçecek.      | Open Subtitles |       حسناً , إنه يكون أفضل بكثير لي مع الأضواء المغلقة      | 
|      Yetişkin insanların kendi rızası ile kapalı kapılar ardında yaptıklarını çok fazla umursamam.      | Open Subtitles |       لا أكترث على الإطلاق لما يفعله الناس خلف الأبواب المغلقة برضى شخص بالغ      | 
|      Ama genç bir erkeğe kapalı yumrukla dokunduğunda şüphe ifade edermiş.      | Open Subtitles |       ولكن إذا ضرب الذكر الأصغر بالقبضة المغلقة فهو يعبر عن الشك      | 
|      Yemenlilerin stres analizini yapabilmek için kapalı devre kameraları izliyor.      | Open Subtitles |       هو يراقب الدائرة المغلقة للكاميرات لكي يحلل التوتر على اليمنيين      | 
|      Bu kapıları neden kilitli tuttuklarını anlamıyorum.      | Open Subtitles |       لا تَعْرفْ لِماذا يَبقونَ الأبواب المغلقة حول هذا المكان.      | 
|      O istasyondaki tüm kapalı devre TV'lere ihtiyacımız var, tamam mı?      | Open Subtitles |       سوف نحتاج كل الدوائر التلفزيونية المغلقة على هذه المحطة موافقون ؟      | 
|      Yani, kapalı kapılar ardında ne yaşandığına dair hiçbir fikrin yok?      | Open Subtitles |       اذا انت ليس لديك فكرة عمال يدور خلف الابواب المغلقة ؟      | 
|      Ve görev, kapalı bir alanda başınızın üzerinden uçabilecek son derece hafif bir model yaratmaya çalışmaktı.       | TED |       وكانت المهمة هي بناء نموذج يحلق في الأماكن المغلقة قادر على التحليق فوق رؤوسكم.       | 
|      NASA'daki görevimiz, deneyleri ve modelleri analiz edip daha iyi bir kapalı fotobioreaktör karşımı elde etmektir.       | TED |       عملنا في ناسا هو إجراء الأعمال التجريبية و الحاسوبية و القيام بدمج أفضل للمفاعلات المغلقة.       | 
|      kapalı fotobioreaktörlerle ilgili sorun: Çok pahalı ve otomatikleştirilmiş olmaları ve geniş ölçekte elde edilmelerinin çok zor oluşudur.       | TED |       المشاكل الحالية بالنسبة للمفاعلات المغلقة هي: أنها غالية جدا، و آلية، و من الصعب جدا الحصول عليها على نطاق واسع.       | 
|      Ama bu kapalı kapılar arkasında olmaz.       | TED |       ولكن هذا لا يمكن أن يحدث خلف الأبواب المغلقة.       | 
|      İnsanlar, beyefendilerin kapalı kapılar ardında oturup, rahatça anlaşmalara varmaları gerektiğini düşünürdü.       | TED |       أعتقد الناس أن السادة يجب أن يجلسوا خلف الأبواب المغلقة ويعقدون اتفاقيات مريحة.       | 
|      Bu yaklaşıma Tümleşik Su Yönetimi deniyor, bütüncül ya da kapalı devre de deniyor.       | TED |       ويُسمى هذا النهج الإدارة المتكاملة للمياه، أو الشاملة أو الحلقة المغلقة.       | 
|      Eğer bir savunansanız, kapalı kapılar ardındaki odaya davet edilmek zorunda değilsiniz.       | TED |       لا تحتاج بالضرورة أن تُدعى إلى الغرفة خلف الأبواب المغلقة إذا كنت مدافعًا.       | 
|      Her gün aldığımız nefeste ne kadar virüs ve bakteri olduğunu ölçüyoruz. Özellikle de uçaklarda veya burası gibi kapalı amfilerde.       | TED |       نحن نقيس كم من الفيروسات والباكتريا نقوم جميعاً بإستنشاقها يومياً، بالتحديد على الطائرات أو القاعات المغلقة.       | 
|      Örneğin, bir yolcu gemisinin kapalı bölgesinde çok kolay yayıldığını biliyoruz.       | TED |       نعرف على سبيل المثال، أنه وفي المنطقة المغلقة للبواخر السياحية، انتقل بسهولة شديدة.       | 
|      Sonuçta sanırım göreceksiniz ki zeki, kapalı organizasyonlar hızla kapalı yönünde ilerliyorlar.       | TED |       و أخيرا ما أعتقده أنك سترى أذكياء المنظمات المغلقة سيجنحوا أكثر فأكثر نحو الإتجاه المفتوح.       | 
|      Bu kapalı yolları gösteren eş zamanlı harita hasarlı binalar, sığınma kampları. İhtiyaç duyulan şeyleri gösteriyor.       | TED |       هذه خارطة فورية تعرض الطرق المغلقة المباني المدمرة، مخيمات اللاجئين. إنها تعرض الأشياء التي تحتاجها.       | 
|      kilitli olan camın dışında bir iz daha vardı.      | Open Subtitles |       كان هناك طبعة أخرى على العتبة خارج النافذة المغلقة.      | 
|      Koridorun sonundaki kilitli odada ne var sence?      | Open Subtitles |       ماذا يوجد بظنك في الغرفة المغلقة في نهاية الممر ؟      | 
|      Ortaklarının isimleri, aldığı takdirnameler, Kapanan vakaları öldüğünde üzerinde çalıştığı vakalar.      | Open Subtitles |       انّها قائمة بشركائه ، بانجازاته ... القضايا المغلقة قضايا كان لا يزال يعملُ عليها      | 
|      Hala mühürlü suç sabıkasını hacklemenin ortasındayım.      | Open Subtitles |       مازلت بمنتصف الإختراق لسجلاتها الجنائية المغلقة      | 
|      Mesela gömülmek. Aslında o saatte önemli olmamalı ama bende Klostrofobi var.      | Open Subtitles |       خذ الدفن, أعرف أنه لا يهم و لكني أخاف من الأماكن المغلقة      |