| Bu bileklikteki her bir parça gittiğim bir yeri temsil ediyor. | Open Subtitles | وكل جزء من هذا السوار يمثل المكان الذى منت أذهب إليه |
| Evet, ben de neredeyse unuttum, doğduğum yeri bile. | Open Subtitles | أجل, نسيت تقريبا المكان الذى ولدت به, أيضا. |
| Bunu mu? Sahilde seni bulduğumuz yerin yakınlarında. | Open Subtitles | كان بالقرب من المكان الذى وجدتك فيه ، على المقعد |
| Beklememi istedi yerin cok yakında tuzağa düşürüldüm. | Open Subtitles | كنتتقريبآمقبوضٌعلي، فى المكان الذى أخبرنى أن انتظرة فيه |
| Sizin de gördüğünüz gibi, 27. caddenin köşesinde, geçen yıl Şeytan'ın Gecesi'nde çıkan büyük yangının olduğu yerdeyim. | Open Subtitles | ويمكن ان ترانى فى الزاوية بشارع 27 بواشنطن المكان الذى حدث بة اكبر حريق العام الماضى بواسطة شياطين الليل |
| Daha önce hiç böyle hissetmedim. Şu anda tam olmak istediğim yerdeyim. | Open Subtitles | انا لم اشعر بذلك من قبل انا فى المكان الذى اردتة |
| Ve orası benim, kimin yaşayıp kimin yaşamayacağına karar verdiğim bir yer. | Open Subtitles | وهذا هو المكان الذى أقرر من يدخله حياً ، ومن لا يدخله |
| - Hey, oraya değil! - Bize koymamızı söylediği yere koy. | Open Subtitles | ليس هناك هذا هو المكان الذى قالت لنا ان نضعة فية |
| Son gününde yemek yediği yeri tespit etme şansımız olabilir. | Open Subtitles | هناك تلوثات كيميائية في الاكل قد تدلنا هذه التلوثات عن المكان الذى اكلت فيه |
| Mahkemelerin gerçeği arama yeri olmadığını bilecek kadar bu işin içindesin. | Open Subtitles | أنت تعمل كمحامى لمدة كافية لتعرف ان المحاكمات ليست المكان الذى تبحث فيه عن الحقيقة |
| Bilmiyorum, geri döndüğümüz yeri görmek istedim. | Open Subtitles | لا أعرف ، أردت أن أرى المكان الذى عدنا إليه |
| Seni bulabileceğim yeri mutlaka o da biliyordur. | Open Subtitles | تأكدى أن تـُعلميه عن المكان الذى أستطيع أن أعثر عليكِ فيه |
| İnsan aklı "o yeri" anlamakta çok ilkel kalıyor. | Open Subtitles | العقل الانسانى بدائى جداا ليفهم هذا المكان الذى أتينا منه |
| Aslında... yaşadığımız yerin sahibi olan bir adam vardı. | Open Subtitles | كان ذلك الرجل الذى إمتلك المكان الذى كنا نعيش فيه |
| Gittiğin yerin numarasını, eğer bebeği bulursam diye. | Open Subtitles | المكان الذى ستذهب إليه فى حالة إن وجدت الدمية |
| Cinayetin işlendiği yerin yakınlarında görülmüş. | Open Subtitles | إسمعى .. لقد كان قريبا من المكان الذى لقت فيه بريندا مصرعها |
| Nihayet beni 4400 olduğum için kovamayacakları bir yerdeyim. | Open Subtitles | وأخيرا انني وجدت المكان الذى لن ينتزعونى منه لكونى من 4400 |
| Şu anda olmak istediğim yerdeyim çünkü çok yorgunum ve burası acayip sıcak. | Open Subtitles | لأنه المكان الذى أريد أن أكون بداخله لأننى متعب للغايه و الجو حار هنا |
| Şu anda tam olmak istediğim yerdeyim. | Open Subtitles | انا بالطبع فى المكان الذى اردتة |
| Merhabalar kocaman kavisli pencere... Zamanı geldiğinde binbaşıyı koyacakları yer orası. | Open Subtitles | نافذة القوس الكبير ، هذا هو المكان الذى سيوضع فيه الميجور حين يحين أجله |
| Doğduğun yerlerden oldukça uzak orası. | Open Subtitles | انه طريق طويل جداً من هذا المكان الذى ولدت فيه |
| oraya baktım çünkü daha önce iki kere aynı yerde bulunmuştu. | Open Subtitles | فقط انا بحثت هنا لأنه المكان الذى وُجدت فيه مرتين من قبل |
| Sevgili ağabeyin, Koca Baba'ya seni oraya yatırmasını söyleyecek. | Open Subtitles | انه المكان الذى سيقول فيه الأخ للأب الكبير أن يخلعك |