| Texas'lı adam, sen çok yaşa! Mükemmel bir atıştı! | Open Subtitles | يحيا الرجل من تكساس على هذه الطلقة الممتازة |
| Rahat bir otel için iyi bir başlangıç ve Mükemmel bir aşçılık. | Open Subtitles | من حسن حظك ان هذا الفندق يمتاز بالراحة والهدوء والخدمة الممتازة |
| Şirketin süper zeki politikalarını devam ettirmemesi... nereden baksan iyi bir haber. | Open Subtitles | الأخبار السعيدة أن هذه الشركة لا تُفرط في مذاكراتها الممتازة والمطبوعة بعناية |
| Siz ikiniz harika, sadece sizi harika yapan süper güçler değil, | Open Subtitles | أنتم رجال رهيبون، لكن لَيسَ فقط السلطات الممتازة التي تَجْعلُكم عظماء |
| Torpidolarda kaliteli borular var. | Open Subtitles | هناك بعض المواسير الممتازة في الطّوربيدات |
| Super Soul'un tanıtıma ihtiyacı yok. | Open Subtitles | الروح الممتازة لن تحتاج أي مقدمة كمقدم اغانينا الأول، |
| Ara sınavdan "A" almış olsaydım muhtemelen şimdiye ben de sarhoş olmuştum. | Open Subtitles | ربما سأكون ثملاً اذا حصلت حتماً على الدرجة الممتازة في اختبار الفصلي |
| kalite sıradan insanlara göre değildir. Asla olmadı, olmayacak da. | Open Subtitles | النوعية الممتازة ليست للمستهثرين لم تكن كذلك ولن تكون |
| Doğru, sağ ol, çok iyi bir noktaya parmak bastın. | Open Subtitles | أجل، شكراً لك على تلك الملاحظة الممتازة. |
| Atlantic City'i beyaz kumlu sahili dünya klasında hizmet ve egzotik Riviera duygusu için tercih ediyorlar. | Open Subtitles | (يختارون (أتلانتا لشواطئها ذات الرمال البيضاء و الخدمة الممتازة و الشعور بالبهجة |
| Şimdiki Mükemmel becerilerimi orada edindim. | Open Subtitles | هناك حيث أصبحتُ مهاراتي الممتازة اللتي عِنْدي الآن |
| Hayır, çok güzel görünüyorsun. Mükemmel bir gelin gibi. | Open Subtitles | لا لا تبدين كذلك انت جميلة حقاً مثل العروس الممتازة |
| Onların adamını bodruma kilitledim. Bu Mükemmel planlanmış bir şey değil mi? | Open Subtitles | أوقفت شريكه في القبو هذة الخطّة الممتازة : |
| Buranın dışındaki hayatım hakkında bir şey duymak herhalde benimle ilgili kafanızda canlandırdığınız o Mükemmel kadın imajını bozar. | Open Subtitles | و بالنسبة لك أن تسمع عن حياتي خارج هذا المكان أعتقد أن هذا سيفسد صورتي لديك تلك الصورة الممتازة التي في ذهنك |
| Ricky Tan bu yılın başlarında İsveç yapımı 100 dolarlık banknot kalıpları aldı, ve süper banknotları basmaya başladı. | Open Subtitles | في وقت سابق من هذه السنة، ريكي تان حصل على صفائح سويسرية واحدة من نوعها بمئة .دولار .وبدأ بطباعة الفواتير الممتازة |
| Ricky Tan bu yılın başlarında İsveç yapımı 100 dolarlık banknot kalıpları aldı, ve süper banknotları basmaya başladı. | Open Subtitles | في وقت سابق من هذه السنة، ريكي تان حصل على صفائح سويسرية واحدة من نوعها بمئة .دولار .وبدأ بطباعة الفواتير الممتازة |
| Hatasız okumanın, süper güçlerinden biri olduğunu fark etmemiştim. | Open Subtitles | لم أدرك أن تصحيح المسودات كان أحدى قواك الممتازة |
| Kıçını kaliteli otele alabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك أن تذهب بمؤخرتك إلى الحانة الممتازة. |
| Ama kaliteli çekirdekleri satmak için geri gelmedin. | Open Subtitles | و لكننا لم نعد أبداً إلى بيع القهوة الممتازة |
| Yüksek kaliteli zencilere gelin Afrika kıyılarında taze yakalandılar. | Open Subtitles | لدي بعض الزنوج ذوي الجودة الممتازة تم الإمساك بهم من الضواحي الإفريقية للتو |
| New York Super Fudge. En sevdiğim çeşittir. | Open Subtitles | قطعة حلوى نيويورك الممتازة تلك نكهتي المفضّلة |
| Ama Tom'A göre, bu durumda paraya ihtiyaçları olacaktı. | Open Subtitles | وافقوا بأنّ بن إمتلك الشروط الممتازة. لكنه كانت هناك مشكلة و هي المال المتطلب، توم إستنتجَ، |
| -Sizin kuşağınız yeni kutulardan ve iyi kalite fasulyeden bahsetmek istiyor ama biz ne yapacağımızın söylenmesinden hoşlanmıyoruz. | Open Subtitles | جيلك يريد التحدّث عن ذاك التصميم الجديد وحبوب القهوة الممتازة ولكننا لا نريد أن يتم إخبارنا بمَ نفعل |
| Kültürlü, çok iyi Rusça bilen, JFK'e hayran bir adam olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | قارئ جيد ... , ويتحدث الروسية الممتازة وأنه رجل يعشق كينيدى |
| Atlantic City'i beyaz kumlu sahili dünya klasında hizmet ve egzotik Riviera duygusu için tercih ediyorlar. | Open Subtitles | (يختارون (أتلانتا لشواطئها ذات الرمال البيضاء و الخدمة الممتازة و الشعور بالبهجة |