|                Bunu hiç sevmiyorum, genelde tıklayıveriyorsunuz ve ürün sayfası çıkıyor önünüze.                 | TED |                 إنني أكره ذلك لأنني سأقوم بفتح الرابط وبعدها زيارة صفحة المنتج.                 | 
|                Herkes takas yapmak istiyor, Takas işlemleri şuan en popüler ürün.                | Open Subtitles |                 والجميع يريد تحويلات التحويلات الآن هي المنتج الأكثر شعبية في الشارع                | 
|                ürünü sadece Jim' in T bölgesine sürüyorum. Buraya ve buraya. İşte.                | Open Subtitles |                 انا فى الاساس اوزع المنتج على جبهة وانف جيم هنا و هنا                | 
|                yapımcı bize şirin, masum, güzel ve yeni bir yüz aradıklarını söyledi.                 | TED |                 وقد أخبرنا المنتج بأنهم يبحثون عن بعض الأبرياء اللطيفات ووجوه جميلة وشابة                 | 
|                Öncelikle, markanın bir ses ürünün bir hatıra eşyası olduğunu iyi anladılar.                 | TED |                 أولا، فهموا جيدا أن العلامة التجارية هي صوت، وأن المنتج هو تذكار.                 | 
|                Ama senin istediğin şeyi yapıp aynı zamanda mal da satabilirim.                | Open Subtitles |                 ولكن يمكنني فعل ما تطلبته مني وبيع المنتج في الوقت نفسه                | 
|                - Yazıyorum... ama önce insanlara kendilerini kötü hissettirmeden ürün satamazsın.                | Open Subtitles |                 لكنك لن تستطيع بيع المنتج بدون أن تجعل الناس تعساء أولاً                | 
|                Parmak izi yok, bu ürün de bin yerde falan satılıyor.                | Open Subtitles |                 لا يوجد بصمات، و هذا المنتج يباع في حوالي 1000 مكان.                | 
|                ürün ne kadar kaliteli veya güvenli olursa olsun rekabet istemiyor.                | Open Subtitles |                 بعيدا أي منافسة حتى لو كان المنتج المتفوق أو أكثر أمنا.                | 
|                Ama neyse, pazara gitmenin tek sebebi ürün almak ki sen almışsın zaten.                | Open Subtitles |                 و لكن لماذ تذهب إلى السوق و المنتج الذي تريده هو موجود لديك                | 
|                Bu ürün için yarışan birkaç firma daha olduğunu söylediler.                | Open Subtitles |                 يقولون ان العديد من منافسينا يتسارعون ليعرضوا عليهم هذا المنتج                | 
|                Bak dostum, bana ürünü satmana gerek yok, ben zaten işin içindeyim.                | Open Subtitles |                 اسمع ياصديقي لاينبغي عليك ان تبيعني على المنتج انا بالفعل موجود به                | 
|                Nakliyeciler ürünü İspanya'dan alıp Fransa'ya, ordan da kamyonlarla Hollanda'ya taşıyorlar.                | Open Subtitles |                 الناقلين جلبوا المنتج عبر أسبانيا، خلال فرنسا , إلى هولندا بشاحنات.                | 
|                diyerek ürünü satın alırsınız, çünkü ürün ve hikaye birlikte gelir.                 | TED |                 وسينتهي بك الأمر بشراء المنتج، لأن المنتج والقصة حزمة واحدة.                 | 
|                Ve yapımcı Henry Weinstein, Marilyn Monroe'yu izlemek için çırpınıyordu.                | Open Subtitles |                 و المنتج هنري واينشتاين عمل جاهدا للتواصل مع مارلين مونرو                | 
|                Bu topu sokarsam, yapımcı kredisinden eşit pay alırım, ha?                | Open Subtitles |                 انجح فى هذة الضربة ويكون لدى مشاركة مع ارباح المنتج                | 
|                Ve hatta, ürünün şekil manipulasyonuna bile belli sınırlar içinde dahil olabilirsiniz.                 | TED |                 و ايضا يمكنك الاشتراك في التلاعب بشكل المنتج ولكن ضمن حدود آمنة.                 | 
|                Bazen Facebook kullanıcıların müşteri değil ürünün kendisi olduğunu söylüyor.                 | TED |                 ويقال أحيانا عن الفيسبوك بأن المستخدمين ليسوا زبائنًا، لكنهم المنتج.                 | 
|                Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan şoförler kiralayıp, yüklü miktarda mal göndeririz.                | Open Subtitles |                 نستأجر السائقسين بلا شيء لنفقده و نرمي الكثير من المنتج في المشكلة                | 
|                Malı biliyorum, bu işi biliyorum bu işi nasıl planladıklarını yakından gördüm.                | Open Subtitles |                 أعرف المنتج وأعرف اللعبة والآن بعد أن رأيت كيف يعملون بأم العين                | 
|                Lanet yardımcı Prodüktör bizzat benim, mirasyedi bebek.                | Open Subtitles |                 أنا المنتج التنفيذي بعينه، يا صندوق الإئتمان                | 
|                L.A.'den bir müzik yapımcısı görmüş ve kontrat yapmak istiyor.                | Open Subtitles |                 حسناً، المنتج الموسيقي في لوس أنجلس شاهده ويريدها أن تغني.                | 
|                Sağ alttakini ise 10 sene kadar önce ben laboratuvarımda yaptım ve sonunda bir ürüne dönüştürdük.                 | TED |                 في الجهة اليمنى السفلى نرى الروبوت الذي صنعته في مختبري منذ حوالي 10 سنين, والآن وصلنا لهذا المنتج                 | 
|                Bu akşam, bana yaban mersini veren kıdemli yapımcının ölümünü izleyeceksiniz!                | Open Subtitles |                 سنعلن في عرض الليلة عن موت المنتج الأول الذي قدم لي التوت البري                | 
|                Üstelik ürünleri de nakletmiştik, kullanıcılar için kötü bir deneyim olmuştu.                 | TED |                 فعرضنا المنتج للتسويق لكنه لم يلق ترحيباً لدى الناس.                 | 
|                Yavaşlamamız ve International ile malları ve müşterileri taşımayı bırakmamız gerektiğini söyledi.                | Open Subtitles |                 قال يجب علينا أن نبطئ, توقفوا عن نقل المنتج والحيل من خلال الدولي                | 
|                Birkaç hafta önce tanışmıştık. Ben yapımcıyım.                | Open Subtitles |                 لقد تقابلنا منذ عدة اسابيع انا المنتج التنفيذى                | 
|                Peki ya ürünler kendi başlarına yürüyüp konuşabilirlerse?                 | TED |                 رائع، ماذا لو تمكّن المنتج من المشي والتحدث بنفسه؟                 | 
|                Beyler, bu "mekan değil satılan... ..malın kalitesi önemli" teorisi?                | Open Subtitles |                 كل هذا التنظير عن أهميّة المنتج وليس منطقة النفوذ ؟                |