| Fakat sen, içi dışı bir nadir insanlardan birisindir. | Open Subtitles | لكن أنت أحد هؤلاء الأشخاص النادرين الذين ليس لديهم أي هدف أو طموح |
| Söyledikleriyle tutarlı davranan nadir rahiplerden biri. | Open Subtitles | هو أحد أولئك الكهنة النادرين هو في الحقيقة يؤمن بما يبشر به |
| Bununla beraber, o nadir bulunan insanlardan biriydi. | Open Subtitles | ذلك يقال، كان أحد أولئك الاشخاص النادرين. |
| - nadir birisiyim. İyi yürekli bir avukatım. | Open Subtitles | اننى من الاشخاص النادرين يا هيلز محامى ذو قلب عطوف |
| O nadir görülenlerden biri. | Open Subtitles | إنه واحد من الجيدين النادرين |
| Hatta saygı duyduğum nadir insanlardandı. | Open Subtitles | ومن النادرين الذين إحترمتهم. |
| Sanırım ben sadece nadir örneklerden biriyim. | Open Subtitles | أعتقد أنّني واحد من النادرين. |