| Bir ebeveyn yavruya bakarken, ...diğerinin denize kadar uçup sığ sulardan küçük balıklar ve mürekkep balıkları toplaması gerekir. | Open Subtitles | بينما يعتني أحد الوالدين بالصّغير، يتعيّن على الآخر السفر بعيداً عن الشاطيء ليصيد السمك الصغير والحبّار من سطح الماء. |
| Bunun nasıl olduğunu bildiğini sanıyorum ebeveyn sevgisinden yoksun halde büyümeyi yani. | Open Subtitles | أظن أن تعلمين كيف هو الأمر أن تنضجي محرومة من حب الوالدين |
| Böyle biri hiç yokmuş gibi, Hamptons'taki Ailesi de bulunamadı. | Open Subtitles | وكأن لا وجود هذا الرجل، الوالدين في هامبتونز لا سواء. |
| 250 yıldır tüm dünyadaki ebeveynler, daha küçük Aileler kurmaya karar veriyor. | TED | لمدة 250 سنه , الوالدين حول العالم قرارو ان يحظوا بعائلة صغيره |
| Onlar olanları, aile bağlarını, alâkalı vakaları ve ailenin çocuğu koruma güçlerini incelemeye çalışıyorlar. | TED | تركز اللجنة على ما حدث، وعلى ترابط الأسرة وتاريخها ذي العلاقة بالأمر وقدرة الوالدين على حماية طفلهما. |
| Bir yoksulluk döngüsü yaratmanın en iyi yolu ebeveynleri öldürmektir. | TED | أفضل طريقة ليتحول الصراع من دائرة الفقر هو قتل الوالدين. |
| Öte yandan, anne baba olmaksızın karar verdiler çöpçatan olmaksızın. | Open Subtitles | لقد قررا، بدون الوالدين وبدون وسيطة الزواج |
| O, otizmi soğuk ve sevgisiz ebeveynlerin neden olduğu bir çocuk psikozu olarak sınıflandırdı. | TED | فلقد صنّف التوحد كنوع من الذهان الطفولي الناجم عن نزلات البرد وقساوة الوالدين. |
| Cinsel uyumsuzluk, sosyal gaf, Aileleri ile tanışmak. | Open Subtitles | ،عدم التوافق الجنسي، الأخطاء الاجتماعية مقابلة الوالدين |
| ailesiyle konuş ve onlara iyi haberleri ver, tamam mı? | Open Subtitles | اذهبي وتحدثي مع الوالدين وبلغيهما بالأخبار الجيّدة, حسناً ؟ |
| Anlaşılan o ki, uygulamanızda herhangi bir ebeveyn izni gerekmiyor. | Open Subtitles | ومن الواضح أيضا أنه ليس لديك أي متطلبات لإذن الوالدين. |
| Ve genellikle bana yakınlarda yaşadıkları bir kayıptan bahsederler.. ölen bir ebeveyn, ve çok erken ayrılan bir arkadaş, doktordan kötü haber. | TED | وغالبا ما يحكون لي قصصا عن خسائرهم الأخيرة كوفاة أحد الوالدين أو صديق غادر بسرعة أو خبر سيء عند الطبيب |
| çocukların çoğu bir ebeveyn ya da kardeşle başladı. | TED | معظم الأطفال بدأو بذكر الوالدين أو الاخوة. |
| Josh bir çocuğun burnunu kırmış, ve Ailesi dava açacakmış. | Open Subtitles | كسر جوش أنف أحد الأولاد و الوالدين سوف يرفعون دعوى |
| Durum şöyle, doğum belgesinde Ailesi Ray ve Terry Beckett olarak geçiyor. | Open Subtitles | هناك شيء الوالدين الذين وضعوا في شهادة الميلاد هم ري وتيري بكيت |
| ebeveynler olarak otoritemizi korumalıyız ama hala Sue'ya parti için izin verebiliriz. | Open Subtitles | للحفاظ على سلطتنا كما الوالدين ولكن لا تزال تسمح سو لها الحزب. |
| "Etkileyici aile olma eğitimi. Çocuğunuzun davranışlarını anlamaya çalışın." | Open Subtitles | دروس تدريب الوالدين في تربية الأبناء وتصرفاتهم |
| Her bireyin ebeveynleri tarafından belirlenen bir kan grubu vardır. | Open Subtitles | كل شخص لديه فصيلة الدم الخاصة به يحددها كلا الوالدين |
| Eski bir telefon kullanıyormuş, anne ve baba hiç bağlantı kesilmesi yaşamamış. | Open Subtitles | إستخدم هاتف قديم ، لم يتم فصله من الخدمة ، من قبل الوالدين. |
| Aslında, ebeveynlerin yaptığı küçük şeyler çocuklar için faydalı sonuçlar ile ilişkilidir. | TED | في الحقيقة، أمُر بسيطة جدا قام بفعلها الوالدين ترتبط بشكل كبير بنتائج الأطفال. |
| Bazen de Aileler ücretleri daha fazla karşılayamayacak hâle geliyorlar. | TED | وأحياناً، يعجز الوالدين عن تحمل مصاريف الدراسة. |
| Böyle durumlarda, ben Aileleri suçlarım. | Open Subtitles | في مثل هذا الوضع، يقع اللوم على الوالدين |
| Akşam yemeği için ailesiyle buluşmak bütün olaylar zincirini tetikleyebilir. | Open Subtitles | لقاء الوالدين على العشاء هذا يمكن أن يؤدي ألى سلسلة كاملة من الأحداث |
| Ebeveynlerden çok çocuk olunca çocuklardan biri başka bir çocukla ilgileniyor. | Open Subtitles | عندما يفوق عدد الأبناء عدد الوالدين فسيتولّى الإبن الأكبر أحد الأبناء |
| Gençler 26 yaşına kadar ebeveynin sigortasından faydalanabilir. | TED | يمكن للشباب البقاء ضمن تأمين الوالدين حتى بلوغ عمر 26. |
| Biri aileye bitirmek üzere olduğumuzu söylesin. | Open Subtitles | ليخبر أحدكم الوالدين بأننا إنتهينا تقريباً. |
| - Hadi anne babanın odasına gidelim. - Hayır, içeri gir. | Open Subtitles | ـ لنذهب إلى غرفه الوالدين ـ لا ، تعال إلى هنا |
| -Evet. Evet anne. İnsanın, ailesine böyle bir şeyi söylemesi zor. | Open Subtitles | أجل, بالفعل يا أمي يا إلهي, هذا أصعب شيء لأخبار الوالدين |