| Tek şansın virüsten vazgeçmen ve seni bulamayacağımızı ümit etmen. | Open Subtitles | فرصتك الوحيدة هى أن تتخلى عن الفيروس وتتمنى ألا نجدك |
| Tek belirleyici şey rozetti ama artık onunda rozeti yok. | Open Subtitles | أداة تعريفهم الوحيدة هى القلم إنهم لا يرتدونه بعد الآن |
| Ve Tek ölümcül günah da fakirliktir. | Open Subtitles | و الخطيئة المُهلكة الوحيدة هى ان تكون فقيرا |
| Tek sorun hangilerini uyduruyor anlayamıyorum. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة هى اننى لا أستطيع ان أثبت ما الذى تعرفه حقا و ما تخترعه |
| Tek zayıf noktası, gözlerinin arasıdır. | Open Subtitles | البقعة الحيوية الوحيدة هى بين العينين مباشرة |
| Tek şansım onunla konuşmak ve, ne olduğunu anlamasını sağlamak. | Open Subtitles | ان فرصتى الوحيدة هى ان اتحدث اليه واحاول ان أجعله يفهم ماحدث |
| Tek sıkıntımız buradan Allahabad'a gidecek araç bulma sorunumuzdur. | Open Subtitles | مشكلتنا الوحيدة هى إيجاد وسيلة نقل من هنا إلى الله أباد |
| Tek sorun gerçekten araştırmak istememdi. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة هى أنني كنت محباً للإستطلاع حقا. |
| Tek sorun evde çok anahtar var. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة هى أن البيت ملئ بالأزرار |
| Bunun Tek yolu... kalbinin ortasına bir tahta saplamak... tam kalbinin ortasına. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة هى غرس وتداً خشبياً فى قلبها |
| Kazanmanın Tek yolu savaşı reddetmek. | Open Subtitles | و الطريقة الوحيدة هى منعه من خوض المعركة |
| Öğrenmenin Tek yolu gidip görmek. | Open Subtitles | نحن لا نعرف حقيقية الطريقة الوحيدة هى الذهاب ومعاينته بأنفسنا |
| Evet, bence buradaki Tek kötü ruh bu likör kadehlerinde. | Open Subtitles | أعتقد أن الأرواح الشريرة الوحيدة هى تلك الموجودة فى هذه الكابينة |
| Tek sorun güneş. Canımı sıkıyor. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة هى الشمس, انه امر مزعج بعض الشيء |
| Açıkçası şu an için Tek problem bankalardan borç alamıyorum. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة هى من الواضح أنه لا يمكننى أن أحصل على قرض بنكى |
| ...Tek gerçek suçları siyasi güçleri olmaması olan bir kaç özverili insanın üzerine gidilmesine karşı çıkıyorum. | Open Subtitles | أنا أرفض أن نخص أشخاص مجتهدين كثيرا فى عملهم الذين كانت خطيئتهم الوحيدة هى نقصهم للنفوذ |
| Yaptığın yanlışları düzeltmenin ve hayatlarını mahvettiğinin yaşlılara paralarını geri vermenin Tek yolu kendini öldürmek. | Open Subtitles | فرصتك الوحيدة هى تصحيح الأخطاء التى ارتكبتها وأن ترد جميع أموال العجائز الذين دمرت حياتهم اقتل نفسك |
| Mekanik olarak bakarsak, Tek sorun merkezdeki buğulanma. | Open Subtitles | آليًا، بأمانة، المشكلة الوحيدة هى التركيز على المركز |
| Aldığın Tek risk sahiplenmek istemen. | Open Subtitles | المخاطرة الوحيدة هى إدعائكِ أنكِ ملك لأحد |
| Bize hiçbir şey anlatmıyor öğrenmenin Tek yolu bu. | Open Subtitles | حسناً , انه لا يخبرنا بأى شئ إذاً فالطيقة الوحيدة هى اكتشاف مايحب |