| Malagasy'ye vardığında, politik durum tamamen değişmişti, artık Başkan Njala'nın öldürülmesine gerek yoktu. | Open Subtitles | عندما وصل الى مدغشقر كان الوضع السياسي قد تغير تماما وانتفت الحاجة لقتل الرئيس نجالا |
| Şimdi, yasalar bayağı bir sizin tarafınızda şuanda, her nasılsa, politik durum değil. | Open Subtitles | القانون في الفترة الحالية في صفكم نوعاً ما بعكس الوضع السياسي |
| Her ne kadar vefasız gibi dursa da politik durum gayet iyi. | Open Subtitles | ان الوضع السياسي جيد كما يبدو |
| Bunun ne kadar hassas bir siyasi durum olduğuna dair fikriniz var mı? | Open Subtitles | ) هل لديك أدني فكرة عن حساسة الوضع السياسي هناك؟ |
| ...İskoç klanları arasındaki mevcut siyasi durum gibi konuları tartışmak üzere bir görüşme talep etmektedir. | Open Subtitles | (لورد (بروخ تورخ)، (جيمس فريزر" لمناقشة أمور مثل الوضع السياسي" "بين العشائر الاسكتلندية |