| Canlı olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırladığım tek zaman öldüğüm zaman. | Open Subtitles | الوقت الوحيد الذي اتذكر كيف كنت عندما كنت حيا هو عندما احتضر |
| Salonda çalıştığım zaman gün içinde basından kaçabildiğim tek zaman oluyor. | Open Subtitles | التمارين هي الوقت الوحيد من اليوم الذي تمنحني فيه الصحافة الخصوصية |
| O köprünün üzerinde olduğum tek zaman otobüsle eve dönerken. | Open Subtitles | الوقت الوحيد الذي أمّر فيه من هذا الجسر عندما أكون عائداً إلى المنزل على متن حافلة |
| Akıcı konuştuğumu hissettiğim tek an. | TED | هذا هو الوقت الوحيد الذي أشعر فيه بالطلاقة. |
| Ağzımdan çıkanların tam olarak söylemek istediğim şeyler olarak çıktığı tek an. | TED | هذا هو الوقت الوحيد الذي يكون فيه ما أقوله هو ما نويت قوله بالضبط وبشكل مفهوم. |
| İlk defa o gün gerçekten gülen bir kedi gördüm. | Open Subtitles | هذا هو الوقت الوحيد الذي رأيت فيه قط يضحك فعلاً |
| Kıçımızı koltuğa koyduğumuz tek vakit olduğunu söylemiyorum bile. | Open Subtitles | ,بدون ذكر أنه الوقت الوحيد الذى نحصل به على وقت راحة .بالجلسة هنا |
| Baba oğul olarak geçirdiği tek zamanı Etruryalı bir çocuğun 2000 yıllık iskeletiyle geçirdi. | Open Subtitles | الوقت الوحيد الذي قضاه بين الأباء والأبناء كان مع هيكل عظمي لطفل من أرتيريا عمرة 2000 سنة |
| Windrixville'de olduğumuz o zaman şimdiye dek mahallemizden uzakta olduğum tek zamandı. | Open Subtitles | في ذاك اليوم الذي استيقظنا فيه في ويندركسفيل كان الوقت الوحيد الذي كنت مبتعد عن الحي فيه |
| Bu burada yalnız kalabildiğim tek zaman. | Open Subtitles | إنه الوقت الوحيد الذي أحصل فية على هذا المكان لوحدي |
| Haftasonları eğlenerek zaman geçirebileceği tek zaman. | Open Subtitles | عطل نهاية الأسبوع هو الوقت الوحيد لديها لقضاء وقت ممتع |
| Bana iyi davrandığı tek zaman ilk tanıştığımızdaydı. | Open Subtitles | كان الوقت الوحيد الذي كان لطيفا بالنسبة لي عندما التقيت به لأول مرة. |
| Kendimi iyi hissettiğim tek zaman seninle olduğum rüyalarım. | Open Subtitles | الوقت الوحيد الذي أشعر فيه أني بخير هو في أحلامي معك |
| Tüm dünyada kendimi yalnız hissetmediğim tek zaman. | Open Subtitles | الوقت الوحيد حين لم أشعر أني بمفردي في هذا الكون. |
| Doğru düşündükleri tek an sertlik kazandıkları andır. | Open Subtitles | الوقت الوحيد الذي يفكرفيه الرجل بأسلوب سوي .. هو عندما يكون منتصبا |
| O uçarken, korktuğum tek an buydu. | Open Subtitles | كان الوقت الوحيد الذي أخشاه عندما كان يطير |
| Yani güneşe maruz kalmadan dışarı çıkabileceği tek an. | Open Subtitles | الوقت الوحيد الذي يمكنه الخروج دون مخاطرة للتعرض للشمس |
| Sarışın, ilk defa çeneni kapatmaya karar verdiğin an bu olamaz. | Open Subtitles | لا تتخذي من هذه اللحظة الوقت الوحيد الذي تقررين فيه الصمت. |
| Sarışın, ilk defa çeneni kapatmaya karar verdiğin an bu olamaz. | Open Subtitles | لا تتخذي من هذه اللحظة الوقت الوحيد الذي تقررين فيه الصمت. |
| Müsait olan tek vakit Cuma akşamı saat 9:54. | Open Subtitles | لذا الوقت الوحيد الذي كنت قادر على الحصول عليه كان 9: 54 ليلة الجمعة، |