| Bu saatlerde hep Nicholas'a atıştıracak bir şeyler hazırlarım. | Open Subtitles | أه، أنا عادة ارسل بعض الطعام الخفيف إلى نيكولاس في هذا الوقت من اليوم. |
| O saatlerde etrafta fazla kimse olmuyordu, bilirsiniz. | Open Subtitles | في ذلك الوقت من اليوم لا يتواجد هناكَ الكثير من الناس، أوَتعرفين ذلك؟ |
| Ayni saatlerde buradan ateş edildiğini gördüm demiştiniz. (# Hafif müzik dinleniyor) Ooh. | Open Subtitles | لقد قلتى انك رايت اطلاق نار هناك فى حوالى نفس الوقت من اليوم Ooh. |
| günün bu saatlerinde dışarıda oynamayı çok severdim. | Open Subtitles | انا معتادة على حب اللعب فى الخارج فى هذه الوقت من اليوم |
| Şimdi izin verirsen, günün bu saatlerinde ıstakalarımı dışarı çıkarıp ağaca vurarak parçalamayı seviyorum. | Open Subtitles | الآن، إذا عذرتني هذا هو الوقت من اليوم والذى أود أخذ عصيان البلياردو الخاصة بي وتحطيمهم بالأشجار. |
| Ama günün bu saatlerinde genellikle oralarda oluyor. | Open Subtitles | لكنه عادة ًما يكون بالجوار في هذا الوقت من اليوم |
| günün bu saatlerinde hiç hareketli olmaz. | Open Subtitles | لن يكون مزدحماً فى هذا الوقت من اليوم |
| "günün bu saatlerinde ormanın güzel olduğunu işittim." | Open Subtitles | "سمعتُ بأن الغابة لطيفة في هذا الوقت من اليوم" |
| Ben ve Bay T'nin günün bu saatlerinde yapması gereken birkaç şey var. | Open Subtitles | أنا والسيدة (تي) لدينا بعض الأعمال المتعلقة لأنجازها في هذا الوقت من اليوم. |