| Eğer bu Aşık olmak değilse, ne? | Open Subtitles | ألا تفهمين؟ إن لم يكن هذا هو الوقوع بالحب فما هو؟ |
| Birbirlerine Aşık olabilecek tipleri var ama beraber yapamazlar. | Open Subtitles | إنهم من نوعية الأشخاص الذين يمكنهم الوقوع بالحب لكنهم لا يعيشون معاً. |
| Çünkü bu var ya... işte bu yüzden Aşık olmak çok zor. | Open Subtitles | . لان ما هنا هو بالضبط لما الوقوع بالحب صعب |
| Âşık olmak ve işinde başarılı olmak bir erkeğin başına gelebilecek en kötü şey olması çok şaşırtıcı. | Open Subtitles | قد يكون أن الوقوع بالحب والوصول للنجاح... ربما هو الشيئ الأسوأ الذي قد يحدث لأي رجل |
| Aşık olmak da bunun en iyi yolu. | Open Subtitles | و أعتقد أن الوقوع بالحب هو أفضل طريقة لفعل ذلك |
| Başkalarına, dünyaya ve hatta kendine güvenmemek Aşık olmanı zorlaştırdı. | Open Subtitles | أن عدم الثقة بالآخرين، وفي العالم وحتى في نفسكِ، صعب الأمر عليكِ في الوقوع بالحب. |
| İskoçların kraliçesine Aşık olmayı düşünebildiğim zamanlar oldu. | Open Subtitles | بصراحة؟ هناك اوقات قد تخيلت الوقوع بالحب |
| Bir daha asla Aşık olmamaya karar verdim. | Open Subtitles | لقد قررت عدم الوقوع بالحب مرة أخرى |
| Ona nasıl Aşık olmuş olabilirsin? | Open Subtitles | كيف كان بإمكانك الوقوع بالحب معه ؟ |
| Aşık olmaktan korkuyor. | Open Subtitles | هو خائفٌ من الوقوع بالحب. |
| Aşık olamayız. | Open Subtitles | لا يمكننا الوقوع بالحب. |
| Aşık olmamı sağlar. | Open Subtitles | تساعدني في الوقوع بالحب. |