| Umarım baban senin gibi adî biri değildir yetim Çocuk. | Open Subtitles | آمل ألّا يكون أبوك وغدًا كبيرًا بقدرك أيها الفتى اليتيم. |
| Ve ne yazık ki bu yetim zamanım çoğunu, içlerinden bazıları güzel tablolar olan diğer yetimlerin arasında, depoda geçirir. | TED | وللأسف، فهذا اليتيم يقضي معظم وقته في المخزن مع عدد ليس بالقليل من اليتامى الآخرين بعضهم لوحات جميلة |
| Eğer DIA'se, yetim olmalı. Çin uyruklu. | Open Subtitles | إذا كانت دى اى اه, هي من طبقة اليتيم, خارجة من الصّين |
| Whitmore, bir başkandan çok öksüz bir çocuk olan Oliver'a benziyor ve şöyle diyor: | Open Subtitles | و يبدو كالطفل أوليفر اليتيم الذى يطلب نقودا من المارة |
| Bu küçük yetimi amcası Ebu Talib büyüttü. | Open Subtitles | ولم يبق له الا عمه ابوطالب ليقوم بتنشئةالطفل اليتيم |
| yetim çocuk, yalnız başına kalır, kendini aşağılamaktan, yavaşça körleşmeye başlar. | Open Subtitles | والفتى اليتيم ينتهي به المطاف وحيدا يصيبه العمى ببطء نتيجة إهماله لنفسه |
| Bay Jefferson gittikten sonra yetim gibi hissediyorsundur. | Open Subtitles | أنت تشعر مثل اليتيم منذ غادر السيد جيفرسون. |
| Seni aptal yetim! Hiç kimse kel bir yetim istemez! | Open Subtitles | ايها اليتيم الغبي لا احد يرغب بيتيم اصلع |
| Şimdi, senin neden yetim kaldığını anlıyorum. | Open Subtitles | الآن فهمت لماذا تحب هذا الفتي اليتيم كثيرا |
| Bir tarikata katılmış ilk yetim değil. | Open Subtitles | ما كان ليكون اليتيم الوحيد الذي ينضم إلى طائفة ما |
| Hâlâ o küçük üzgün ve yetim çocuksun değil mi? | Open Subtitles | انت مازلت ذلك الطفل اليتيم الحزين , الست كذلك |
| Bu yeni keşfedilmiş ortaklık sayesinde, yetim yavru sosyal merdivende önemli bir adım attı. | Open Subtitles | بهذه الشراكة الجديدة، ارتقى الصغير اليتيم خطوة هامة على السلم الاجتماعي |
| Çocuk...yetim olan çocuk. Berbat haldeydi. | Open Subtitles | أما الفتى اليتيم عاد إلى الجحيم مُجدداً. |
| Yoksa Camden'deki yetimhaneden yetim Jasper mı? | Open Subtitles | أم هو القليل اليتيم يشب من دار للأيتام في كامدن؟ |
| Jarden yakınlarındaki yetim kuyusu bu kabilelerden biri tarafından açıldı. | Open Subtitles | بئر اليتيم بُني بواسطة أحد هؤلاء القبائل. |
| Kralı tek başına acısıyla ve tek kalan varisiyle yetim torunuyla bırakmış. | Open Subtitles | فماتت تاركةً الملك في وحدته ويأسه برفقة وريثه الوحيد الباقي على قيد الحياة.. حفيده اليتيم. |
| Gidebileceği bir yer yok. öksüz gibi. | Open Subtitles | ليس لديه أي مكان للذهاب, انه يشبه اليتيم |
| O öldü ve şimdi herkes bana vurup şöyle diyor, "kapa çeneni, öksüz!" | Open Subtitles | بعد أن مات، كل شخص يضربني . ويقول ، إخرس أيها اليتيم |
| Sana Dışişleri Bakanı Kururugi'nin öksüz oğlu gibi davranacağıma söz veriyorum. | Open Subtitles | أعدك أني سأعاملك بشكل جيد كابن رئيس الوزراء كوروروغي اليتيم |
| Kerkük'ten Süleymaniye'ye gidiyordun, o yetimi aramak için. | Open Subtitles | كنت ذاهبا إلى سليمانية من كركوك، تبحث عن اليتيم |
| Kimse bir yetime çok soru sormaz çünkü umursamaz. | Open Subtitles | لا أحد يسأل اليتيم أسئلة كثيرة لأنه لا أحد يهتم |
| Bu yetimin sırrı güvendedir. | Open Subtitles | اٍن سرك محفوظ مع هذا اليتيم |
| İki yıldır yetimhanenin en popüler öksüzü seçildiğini söyledi. | Open Subtitles | قالَ بأنّك أُنتخِبت اليتيم الأكثر شعبيةً بسَنَتَين بالتسلسل |