Aynı derecede duygusal ve spesifiklerdi ve aynı derecede kesin olarak ifade edilmişti. | TED | فهم بنفس درجة العاطفية والدقة، ويعبرون عن أنفسهم بنفس درجة اليقين. |
Bunun dışında 19 tanesi kesin bir oy niyetine sahipken tereddütlü duruma geçti. | TED | ولدينا 19 آخرين انتقلوا من نية واضحة للتصويت إلى عدم اليقين. |
Kendi gücümüzden vazgeçtik, belirsizlikten duyduğumuz rahatsızlığı onların sağladığı kesinlik illüzyonu için elden çıkardık. | TED | لقد تخلينا عن قوتنا، مقايضين عدم ارتياحنا بعدم اليقين بوهم اليقين الذي يقدمونه. |
Ve onu eve dönme olasılığına karşı hep belirsizlik içine soktum. | Open Subtitles | وأنا ابقيته فى حاله من عدم اليقين فى حتى الذهاب للمنزل. |
Emin olmaktan ziyade, hangi enzimin daha yüksek ihtimali olduğunu bulalım. | Open Subtitles | انسى اليقين ودعنا معرفة أى أنزيم من المحتمل ان يكون أفضل |
Ama sana işi hakkında hiçbir şey söylemediğine adım gibi eminim. | Open Subtitles | لكنني أعلم علم اليقين أنه لم يخبرك أي شيء عن أعماله |
- Bilmiyorum. Yani, arkadaşımla konuşuyordum, öyle değil mi? - kesinlikle. | Open Subtitles | لا اعرف, اقصد على وجه اليقين, لقد كنت اتحدث الى صديقى الآن |
Neden mi? Çünkü hiçbir ulus komşusunun saldırmak üzere olup olmadığını kesin olarak bilmiyor. | TED | لماذا؟ لأن لايمكن لأي أمة ان تعرف على وجه اليقين ما إذا كانت جارتها على وشك الهجوم. |
Bir şeyi kesin olarak kanıtlamak veya öngörmek çok nadiren mümkün ve fazlasıyla genel niteliksiz bir açıklamada bulunmak çok cezbedici. | TED | نادراً جداً ما يمكن إثبات أو التنبؤ بشيء ما على وجه اليقين لكن اختلاق بيان عام وغير كفء مغرٍ جداً |
Bulgular çok sağlam ve bir uyku bilimcisi olarak ben, nadiren kesin konuşurum. | TED | النتائج واضحة للغاية، وكعالمة نوم، نادرا ما تكلمت بهذا النوع من اليقين. |
kesin olarak ne yaptıklarını bilmeden evinin sokağına girecekler. | Open Subtitles | سيصلون إلي ممر قيادتك، ولا يعرفون على وجه اليقين لماذا يفعلون ذلك. |
kesin olarak doğrulayabiliriz ki Venedik Cumhuriyeti sakince Akdeniz pazarına bu şekilde girmiştir. | Open Subtitles | يمكننا أن نؤكد ثم مع اليقين موثقة أن جمهورية البندقية في تغلغل لبحار الأبيض المتوسط |
Annem ve benzeri birçok kadın bana hayatın, zafer veya kesinlik ve hatta emniyetle ilgili olmadığını öğretti. | TED | ان والدتي .. كما الكثير من النسوة حول العالم علموني ان الحياة ليست عن المجد والشهرة .. او اليقين .. او الأمن حتى .. |
Tek kesinlik belirsizlik ama hâlâ bu kırılganlığı başarılı bir şekilde yönlendiremiyoruz. | TED | إن اليقين الوحيد هو المظنّة، لكننا لا نواجه تلك الهشاشة بنجاح أو على نحوِ مستدام. |
Descartes umarsızca kesinlik arayan bir adamdı ama kesinlik o dönemde pek bulunamıyordu. | Open Subtitles | ديكارت كان رجلاً متلهفاً علي اليقين لكن الوقت لم يكن وقت اليقين |
Ve onu eve dönme olasılığına karşı hep belirsizlik içine soktum. | Open Subtitles | وأنا ابقيته فى حاله من عدم اليقين فى حتى الذهاب للمنزل. |
Tüm bu karmaşıklık ve bununla gelen belirsizlik içinde onların insan olmasına izin verdiğimiz bir okul düşünün. | TED | مدارس حيث نسمح للطلاب بأن يكونوا بشرًا، مع كل من الفوضى وعدم اليقين لابد أن تأتي مع ذلك. |
Zor çünkü haklı kızgınlık duygusu, bizimkinin doğru taraf olduğundan Emin olmanın o hissi o kadar baştan çıkarıcı ki. | TED | صعب بسبب استياء الصالحين، حس اليقين أن طرفنا هو الطرف الصائب، مثيرٌ للغاية. |
Seninle kabak oymaktan hoşlanacağından eminim. | Open Subtitles | حسناً، أنا متأكدة إنها ستحب قطع اليقين معك. |
Bırak töreni bitirsin. Ondan sonra kesinlikle bizim olacak. | Open Subtitles | دعه ينهى الطقوس عندها سيصبح لنا على وجه اليقين |
Düşmanların arasına karışıklık ve şüphe tohumları ek. | Open Subtitles | زرع الارتباك وعدم اليقين وسط الاعدو, نعم? |
Fakat sonunda matematiğinin, bu kesinliği daha da belirsiz kılacağından hiç şüphelenmemişti. | Open Subtitles | ما لم يشك به أبداً، أن تجعل رياضياته في النهاية ذلك اليقين أكثر مراوغة. |
Kişisel olarak,artık bu kibirin ağırlığını kaldıramıyorum, hatta kesinliğin ağırlığını hiç kaldıramıyorum. | TED | شخصياً، لا يمكنني تحمل المزيد من ترف الغرور والاختيال، ناهيك عن ترف اليقين. |
İdealistler ama şüpheyi saf dışı eden ezici bir kesinliğe sahipler. | Open Subtitles | ولكن لديهم هذا اليقين القاطع الذى لا يَدَع أى مجالٍ للشك. |
Bunun kesinlikte ölümüyle sonuçlanacağı beni harap etmişti. | Open Subtitles | كنت مُدمرة من اليقين بأن هذا حتماً سيقودها لموتها. |
Ya da gönül meselelerinde kesinlikten ötesine meydan verme diye. | Open Subtitles | ولا تستسلمي لأي شيء لأقل من اليقين... فيما يخص أمور الحب. |
Ülkelerimiz herhangi bir belirsizlikte patlayabilecek bir savaşın eşiğinde. | Open Subtitles | بلادنا على شفير الحرب التى يمكن اشعالها بعدم اليقين |