| Bu birinin sorununu tetikleyebilecek türden bir şey, değil mi? | Open Subtitles | . انه الشئ الذي يبدأ الإضطراب , اليس كذالك ؟ |
| Bu kabusta olan tek iyi şey. | Open Subtitles | انه الشئ الوحيد . الشئ الوحيد الذي يمكنني الاستفادة به من هذا الكابوس |
| Evet, en lanet şey bu, ama böyle ağladığında eski düğme harekete geçti. | Open Subtitles | اجل، انه الشئ الملعون عندما تبكين هكذا انه نوعا ما يضغط علي الزر القديم |
| Yapılabilecek en adil şey bu. | Open Subtitles | انه الشئ العادل الباقي للقيام به |
| Yapılabilecek tek haysiyetli şey buydu. | Open Subtitles | يبدو انه الشئ الغير الموقر الوحيد لفعله |
| - Sanırım onu hayatta tutan tek şey o. - Ne? | Open Subtitles | انه الشئ الوحيد الذى يبقيه حيا ماذا؟ |
| Bu hayatta değer verdiği tek şey. | Open Subtitles | انه الشئ الوحيد الذي يهتم بشأنه |
| - Ne? Onu bir şeyler okurken gördüğüm tek şey bu. | Open Subtitles | انه الشئ الوحيد الذى رأيته يقرأه |
| Şu noktada en çok önemsediği şey bu bence. | Open Subtitles | يبدو انه الشئ الذي يأبه بشأنه بشكل اكبر |
| Son zamanlarda Coop'un kahvaltıda yediği tek şey. | Open Subtitles | انه الشئ الوحيد الذي يتناوله (كوبر) حالياً |
| Catherine, bu kontrol edebildiğim tek şey. | Open Subtitles | انه الشئ الوحيد الذي بوسعي (التحكم به يا(كاثريـن |
| Her şey tasarlanmış gibi hissettiriyor. | Open Subtitles | انه الشئ كله يبدو تم هندسته |
| - Onu inandıran şey buydu. | Open Subtitles | - انه الشئ الذى أقنعه |