| - Merak etme. O iyi. Birkaç saat önce evine gönderdik. | Open Subtitles | لا تَقْلقُي انه بخير ذهب الى البيت منذ ساعات |
| Sigortayı aradım. O iyi. İyi. | Open Subtitles | ليس لدي اي فكرة لقد اتصلت بالتأمين انه بخير انه بخير |
| Kafasında şişlik olması Sorun değil. Çocukların kafasında hep şişlik vardır. | Open Subtitles | انه بخير انه اصيب فى راسه الاطفال يصابوا فى راسهم دائما |
| Sorun değil. Bizim banyoyu zaten ördek kullanıyordu. | Open Subtitles | انه بخير البطة تستعمل حمامنا على اية حال |
| Biraz kurcaladım ve bence Sorun yok şu an. | Open Subtitles | نعم, ولكني عبثت مع بضع الأمور واظن انه بخير الآن |
| Ve herhangi bir kaza yada suç olduğuna dair kanıt bulunana kadar, onun iyi olduğunu varsayıyoruz, ve aranmamasını istyebilirsiniz. | Open Subtitles | و ان لم يكن هناك دليل عن حادث او جريمة نحن نفترض انه بخير و ربما يرغب بان يبقى مفقودا |
| Hiç birşeyi yok. Doktorla konuştum. Bir şeyi yok. | Open Subtitles | انه سليم، ليس مصاب بشيء، رايت الطبيب انه بخير |
| Bizi buraya "O iyi" demek için çağırmadığınızın farkındayız. | Open Subtitles | نُدركُ بأنّك لَمْ تَدْعُيه الى هنا لإخْبارنا انه بخير |
| 6 ay önce Japonya'da gördüm onu. Bir toplama kampında. O iyi. | Open Subtitles | لقد رأيته في اليابان من 6 اشهر في معتقل لأسري الحرب، انه بخير. |
| O iyi. | Open Subtitles | انه بخير حسنا، كل العاملين هنا كانت نتائجهم سلبية ايضاً |
| - Koda, dikkat et. - Rahatla. O iyi. | Open Subtitles | كودا، كن حذرا أهدئي ، انه بخير |
| öyle olduğunu söylemiyorum. Ama senin de gördüğün gibi O iyi. | Open Subtitles | لا لم اقل ذلك لكن كما ترى , انه بخير |
| Sorun değil. Ben de yemeğimden ona biraz vereceğim. | Open Subtitles | انه بخير انا ايضا سوف اعطية بعض طعام مدرستي |
| Sorun değil. Anlaşma sağladınız, değil mi? | Open Subtitles | انه بخير ، انت على وشك تسوية الأمور ، صحيح ؟ |
| - Sorun değil. Tüm bunlardan vazgeçmene müsaade edemem. Fatty Arbuckle şu sandalyede gergin bir şekilde hakkındaki kararı beklemiş yahu. | Open Subtitles | انه بخير لااستطيع ان تستطيع ان تترك كل هذا ينتظر بفارغ الصبر صدور الحكم عليه |
| Sorun yok. Sorun yok Imogen. Imogen, her şey yolunda. | Open Subtitles | انه بخير انه بخير , ايموجين ايموجين هو بخير |
| Sorun yok. Şimdi söylemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | انه بخير لم يكن لديك لنقول لي عن ذلك الآن |
| Merak etme, Sorun yok. Ama gelmenize gerek yoktu. | Open Subtitles | لا تقلقي من أجل ذلك انه بخير لكن يا رفاق لكم يكن من الضروري أن تأتوا |
| - İyi olduğunu söylemek için aradı, ama başka bir şey söylemedi. | Open Subtitles | لقد اخبرنا انه بخير ولكنه لم يخبرنا بأى شىء اخر |
| Söylüyorum, Bir şeyi yok. Sadece bir bakalım Hugh. | Open Subtitles | أخبرك، انه بخير فقط انظر نظرة خاطفة سريعة، هيو |
| Oh, evet Gayet iyi. | Open Subtitles | نعم ، انه بخير لقد انفصل عنا عند النهر فقط |
| Önemli değil. Brokoli flambé yapıyordum. Böyle olması lazım. | Open Subtitles | اوه , هيه , انه بخير , وعلى ما يرام انه قرنبيط , وهو من المفترض ان يفعل ذلك |
| Çocuğu şehir hastanesine götürdüm. Durumu iyi olacak. | Open Subtitles | لقد قمنا بالقبض على الصبي و ذهبنا به الى المستشفى , انه بخير |