| Sadece tüm bu olanlardan olumlu bir şey çıkarmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | انا فقط احاول إيجاد شئ ما ايجابي وسط كل هذا |
| O korkunç, hayatı değiştiren ve hayatı yok eden olay gördü ve bir şeylerin olumlu olduğunu düşündü. | TED | لقد رأى أحداث درامية، أثرت على حياة الآخرين و اعتقد انه شيء ايجابي. |
| Ve bunun sonucunda bir yeniliğin bir başka bir yeniliğe yol açtığı bir olumlu döngü içerisine girdiğimizi farkettik. | TED | ولقد وجدنا ان لذلك أثر ايجابي رجعي أيضاً جراء استخدام تلك المواد .. |
| Son birkaç günde yol açtığın şeylerin hepsini, pozitif olarak alıyorum. | Open Subtitles | جميع الفوضى التي خلقتها في الايام السابقة سأنظر اليها بشكل ايجابي |
| Bence o genç bayanın etrafında ona ilham veren ve pozitif etki yaratan insanlar olmalı, hepsi bu. | Open Subtitles | اعتقد ان هذه المرأه يجب ان تكون محاطه بأشخاص ملهمين و ذو تأثير ايجابي هذا كل ما في الأمر. |
| Cristal pozitif gelecek potansiyeli olduğunu söyledi. Gel. | Open Subtitles | كرستيل قالت انه مستقبل ايجابي محتمل, تعالي |
| Neler yapabileceğimizi bildiğim için, geniş çapta olumlu bir değişimin kesinlikle muazzam bir potansiyele sahip olduğuna inanıyorum. | TED | اؤمن بأن امكانية نشر تغيير ايجابي على نطاق واسع بالتأكيد ضخمة لأنني اعلم بما انت قادر عليه |
| Beni ilgilendiren sosyal olarak olumlu bir çaba olması. | Open Subtitles | وطالما انا اهتم بذلك فهو يعتبر نشاط اجتماعي ايجابي |
| Duyguları olan, olumlu olan, birisini oynamak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أقوم بدور شخص مليء بالمشاعر شخص ايجابي |
| Şansımıza bizi güldüren ve ağlatan her şeyi olumlu anlatacak bir adam var. | Open Subtitles | من حسن الحظ هنالك رجل يمكنه بشكل ايجابي فعل كل الأشياء التي تجعلنا نضحك ونبكي |
| Şansımıza bizi güldüren ve ağlatan her şeyi olumlu anlatacak bir adam var. | Open Subtitles | من حسن الحظ هنالك رجل يمكنه بشكل ايجابي فعل كل الأشياء التي تجعلنا نضحك ونبكي |
| Şansımıza bizi güldüren ve ağlatan her şeyi olumlu anlatacak bir adam var. | Open Subtitles | من حسن الحظ هنالك رجل يمكنه بشكل ايجابي فعل كل الأشياء التي تجعلنا نضحك ونبكي |
| Bilirsin işte, bence çok sayıda iyi şey var, olumlu şeyler... Ya sen? | Open Subtitles | اعتقد ان الامور الجيدة كثيرة , شيءٌ ايجابي. |
| Bugün benimkinde bir iş arkadaşımla olumlu bir olay yaşayacağım yazıyordu. | Open Subtitles | سيكون لي لقاء ايجابي مع احد زملائي هذا اليوم |
| pozitif çıkarsam, her şey biter, değil mi? | Open Subtitles | واذا كان ايجابي . كل شيء سيتبخر أليس كذلك؟ |
| Gerçi, o kadından pozitif bir şeyi nasıl beklersin ki... | Open Subtitles | من الواضح ان لا شيئ ايجابي قد يأتي من وراء هذه المرأة في هذا المكتب |
| Orak hücreli anemisi var ama çok pozitif davranıyor. | Open Subtitles | لديهِ مرض بالدم ولكنه ايجابي حول الموضوع |
| Hiç yaşlı Yahudi halkının aynı yüze sahip olduğunu fark ettiniz mi pozitif bir şeyler söylediklerinde bile? "Dışarısı muhteşem". | Open Subtitles | هل لاحظتم ان العجائز اليهود يملكون نفس الوجه حتى عندما يقولون شيء ايجابي |
| pozitif bir DNA eşleşmesi var. Bu o. Simdi git. | Open Subtitles | لدينا تطابق حمض نووي ايجابي إنه هو، اذهبي الأن |
| Bir fark yaratmak, pozitif bir şeyler yapmak istiyorum." | TED | أريد أن أحدث فرقاً، أن أقوم بشيء ايجابي." |
| Onun DNA'ya pozitif bir etkisi olabilir mi? | TED | هل يمكن لذلك أن يكون ذا أثر ايجابي على الDNA؟ |