| Gece nöbetini aldığın için çok teşekkür ederim ama bugünkü gibi Önemli günlerde beni uyandırabilirsin. | Open Subtitles | ولكن حين يكون يومكَ حافلاً كاليوم فلا بأس في إيقاظي |
| Önemli olan nokta, benim ne iş yaptığımı bilmiyorsun, ama bu sorun değil. | Open Subtitles | اسمع، المقصود هو أنّكَ لا تعرف ماذا أفعل، ولا بأس في هذا |
| Çıkıp oynayarak kendini aptal konumuna düşürmek istiyorsa çok daha iyi Olur. | Open Subtitles | لو أنه أراد اللعب و أن يجعل من نفسه أضحوكه فلا بأس في ذلك |
| - Dik dik bakmak istemedim. - Sorun değil. | Open Subtitles | أنا لا اقصد ان احدق لا بأس في ذلك |
| Peki ya arkadaşın seni vurduktan sonra hayatta kalırsan senin de dönüp ateş etmen normal değil mi? | Open Subtitles | لكن ان اطلق عليك هذا الصديق النار في الظهر ونجوت, هل لا بأس في اطلاق النار عليه؟ |
| Sanırım o hergelelerle iş yapmanızda bir sorun yok. | Open Subtitles | أعتقد أنه لا بأس في التعامل مع أولئك الأوغاد |
| sorun değil; çünkü reddetme fazındasınız, o halde tamam, onları reddebilirsiniz. | TED | لا بأس في ذلك، لأنك في مرحلة الرفض، لذلك فلا بأس، يمكنك رفضهم. |
| Bak, arada bir eğlenmekte yanlış bir şey yok, ama zamanlamayı bilmen gerek. | Open Subtitles | - اسمع، لا بأس في الاستمتاع قليلاً بين الحين والآخر ولكن عليك اختيار الوقت الملائم. |
| Yok yok, anlıyorum. Yok, Önemli değil. Bir dahakine cancağızım, bir dahakine. | Open Subtitles | كلا، أتفهم الأمر، لا بأس في المرة المقبلة يا عزيزي، اتفقنا؟ |
| Önemli değil. Yalan söylemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا بأس في هذا ليس عليك أن تكذب مرة أخرى |
| Birazsa Önemli değil. | Open Subtitles | كلا، ما زلت خائفاً بعض الشيء من ذلك ... ما دام قليلاً فلا بأس في ذلك |
| sorun değil. Aslında vermem gereken daha Önemli haberler var. | Open Subtitles | لا بأس في الواقع لدي خبر اهم لاخبرك به |
| Önemli değil. Bir gün tekrar yürüyeceğim. | Open Subtitles | لا بأس في أحد الأيام سوف أمشي مرة أخرى |
| Öyle de Olur. Onlar için öğrenmek para demektir. | Open Subtitles | لا بأس في ذلك إذاً التعلم بمنزلة العملة لهم |
| Bu konuyu konuşmak istemiyorum. Olur mu? | Open Subtitles | تعرفين , لا اريد التحدث عن هذا ألا بأس في هذا ؟ |
| Şimdi battaniyenin altına bakacağım, Olur mu? | Open Subtitles | سأتحقق من تحت البطانيّة الأن. ألا بأس في ذلك؟ |
| - Sorun değil. Onu temizlemeye birini yollarız, tamam mı? | Open Subtitles | لا بأس في ذلك سنحضر أحدهم لتنظيف ذلك |
| - Sorun yok. Başka bir zaman. - Tamam. | Open Subtitles | ــ لا بأس , في وقت آخر ــ حسناً |
| Takdir beklemen normal. Ben olsam beklerdim. | Open Subtitles | لا بأس في أن ترغبي بالشهرة، أنا أرغب في الشهرة |
| Sana yalan söylediğimde bu hoşuna gitmemişti ama şimdi senin bana yalan söylemen normal mi? | Open Subtitles | لم تحبّي حين كذبت عليكِ ولكن الآن، لا بأس في أن تكذبي عليّ؟ |
| Eğer sadece yatıyorsak... bunda bir sorun yok. | Open Subtitles | .. لأننا إن كُنّا هكذا، هذا لا بأس في هذا تمامًا |
| Ama onu bırakmakta bir sorun yok, biraz rahatla. | Open Subtitles | لكن لا بأس في أن تنسي وتسترخي قليلاً |
| Benim varlığım geçici olabilir, ama bu sorun değil, parçası olduğum şu şeye bakın. | TED | لعلّ وجودي يكون مؤقتاً، لكن لا بأس في ذلك والسبب، يا إلهي، انظروا من أي شيء أصبحتُ جزءاً. |
| sorun değil. Bazen köpek kakasına müdahale etmelisin. | Open Subtitles | لا بأس , في بعض الأوقات يطأ الشخص في فضلات الكلب |
| Sevmende yanlış bir şey yok. | Open Subtitles | لا بأس في أن تحبينه . |