| Evet, hırsının kurbanı sefil bir cimri olmadan önce. Kimse mükemmel değildir. | Open Subtitles | نعم، هذا قبل ان تصبح بخيل بائس يستهلكه الطمع |
| Golic, sadece başka bir sefil, acınacak bir alçak herif, bizim gibi. | Open Subtitles | جوليك مجرد رجل فقير بائس يعانى من الأوغاد مثلى ومثلكم |
| "Bir başka zavallı performans sonrası perde kapandı" diyelim sadece. | Open Subtitles | دعنا نقول ان الستارة قد اُسدلت على أداء آخر بائس |
| Sana hizmet eden köleden daha aşağıyım. perişan bir serseri. Bir hırsız. | Open Subtitles | أنا أقل من العبد الذى يخدمك أنا لص منبوذ بائس |
| Görüyor musun, kedicik, ne berbat bir şair oldum. | Open Subtitles | أترين أيها القطة يالي من شاعر بائس أنا الأن |
| Kendine güvenen, çaresiz bir romantigin yapacagini yaptim. | Open Subtitles | فعلت ما كان سيفعله اى شخص يحترم نفسه بائس رومانسى |
| Mahremiyetim yok ve cansız gözleriyle beni izleyip duruyorlar. acınası durumdayım. | Open Subtitles | لا يوجد لدي أي خصوصية ويحملقون إلى بعيناهم البائسة، أنا بائس. |
| Öyle görünmeyebilir ama kocam umutsuz bir kadın avcısıdır. | Open Subtitles | هذا مالا يبدو عليه، لكن زوجي ملاحق نساء بائس |
| O, herkesin hayatını zehir etmek isteyen sefil bir adam. | Open Subtitles | لكنّي رُفِضّتُ بقسوة إنه رجلٌ صغير بائس يُريد أن يجعل الجميع بؤساء أيضاً |
| - sefil dünyanın durumu bu. - Olmak zorunda değil. | Open Subtitles | ـ هكذا هو العالم, دائما بائس ـ يمكنه ألا يكون كذلك |
| - sefil dünyanın durumu bu. - Olmak zorunda değil. | Open Subtitles | ـ هكذا هو العالم, دائما بائس ـ يمكنه ألا يكون كذلك |
| Bunun nedeni sefil, huysuz bir seçkin olmam ve bence mahsuru yok. | Open Subtitles | لأني بائس وحاد الطباع وذالك جيد بالنسبه لي |
| Yerlerde sürünen zavallı bir memur. | Open Subtitles | موظف صغير بائس يزحف إلى هنا على يديه وركبيته متوسلاً لطلب المساعدة |
| Yerlerde sürünen zavallı bir memur. | Open Subtitles | موظف صغير بائس يزحف إلى هنا على يديه وركبيته متوسلاً لطلب المساعدة |
| zavallı seri katili kurtarmak için fazla mesai yapıyoruz. | Open Subtitles | لا شيء مثل الوَضْع في بَعْض الوقت الإضافي لتَوفير قاتل محترف بائس |
| Haklıydın, beni perişan ediyor. | Open Subtitles | لِماذا؟ أنت كُنْتَ صحيح. هو يَجْعلُني بائس. |
| perişan durumdayım. Değersizim. Sen de öyle hissediyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنا بائس ، بلا فائدة أنت تشعر بهذا، أليس كذلك ؟ |
| Lütfen, Richard, dikkatini ver. Dışarı çıkamayız. Dışarısı berbat durumda. | Open Subtitles | أرجوك ياريتشارد أعرني أنتباهك نحن لا نستطيع الخروج فالطقس بائس بالخارج |
| Ve boşlukta kaybolan çaresiz bir teselli yakarışı. | Open Subtitles | وإلتماس بائس من التعزيه التى تضيع في الفراغ |
| Her acınası günden sonra kendimizi daha kıstırılmış bulduk. | TED | وجدنا أنفسنا أقل عددا يوما بعد كل يوم بائس. |
| O kadar umutsuz ki, sadece benimle olmaktan dahi mutlu olan biri. | Open Subtitles | أحد ما يمتنّ لمجرد التواجد معي لأنه بائس للغاية |
| mutsuz bir pislik. Artık yaşamak istemediğini söyledi. | Open Subtitles | مجرد رجل بائس قال أنه لا يرغب في العيش بعد الآن |
| Bu boktan kasaba için bile berbat bir kulübe! | Open Subtitles | كوخ بائس حتى بالنسبة لمكان قميء مثل هذه البلدة |
| Aşk beni arındırmıştı, çirkin veya kötü her türlü basitlikten. | Open Subtitles | الحب نقّاني من كل شيء مما هو وضيع أو بائس |
| Yani okuldan her geldiğinde seni sefil ve üzgün şekilde görüyor ve beni suçluyor. | Open Subtitles | في كل مرة تأتي هي من المدرسة تراك بائس ومكتئب .وتلومني أعرف أنها تلومني |
| Bişekilde kendinden kurtulsan bile, hep sefil bi halde olucaksın, George. | Open Subtitles | مالم تستطيع بطريقة او بأخرى ان تتخلص من هذا سوف تكون بائس دائما , يا جورج |
| Yeterince mutsuzum zaten. | Open Subtitles | إني بائس بما يكفي. |