| DW: Bu ilginç, yani dünyayı siyah beyaz olarak düşünmek. | TED | ديبورا: هذا مثير للاهتمام، فقط أن تفكر بالعالم بالأبيض والأسود. |
| Az önce hepsini garajda eski siyah beyaz televizyonu çatlamış ekranından izlerken yakaladım. | Open Subtitles | ضبطهم للتو متجمعون في المرآب, حول التلفاز القديم بالأبيض والأسود ذو الشاشة المخدوشة |
| Ve ayrıca görüntü siyah beyaz, o yüzden buradaki şeylerin renklerini de bilemiyoruz. | TED | كما أن هذه الصورة بالأبيض والأسود، لا قدرة لنا على معرفة الألوان الحقيقية للأشياء هناك. |
| Diğer tanrılar onu beyaza boyayıp üzerine tüyleri yapıştırdılar. | TED | لوَّنهُ الآلهة الآخرون بالأبيض وألصقوا الريشَ عليه. |
| Odile binayı bu kadar şık bir biçimde beyaza boyayan adam içinide dekore etmeli dedi. | Open Subtitles | قالت أنه من الذكاء طلائه بالأبيض وأن من قام بهذا يستحق أن يقّلد وساماً |
| Diyorsun ki, dönüp bu beyazlı adamla yüzleşmeliyim... Peki öyleyse! | Open Subtitles | انت تقول يجب ان اعود لأواجه الرجل بالأبيض ليكن كذالك |
| Dikkatlı bakarsanız bazı kısımların renkli basıldığını, bazı alanların ise beyaz veya gri olduğunu fark edeceksiniz. | TED | الآن، إذا نظرتم عن كثب، ستلاحظون أن هناك بعض الأجزاء تمت طباعتها بالألوان، وبعض الأجزاء بالأبيض أو الرمادي. |
| Bütün iyi korku filmleri siyah beyaz ve Bay Clamp renkli olanları seviyor. | Open Subtitles | كل افلام الرعب الرائعة بالأبيض و الأسود والسيد كلامب يحب الأفلام الملونة |
| Her şeyi siyah ya da beyaz görüyorsun. Sana göre en uygun olan hayatta kalır. | Open Subtitles | أنت ترى الأشياء فقط بالأبيض والأسود، البقاء للأقوى |
| Çok safsın. Haline bir bak. Her şeyi siyah beyaz görüyorsun. | Open Subtitles | أنت فعلاً ساذج ، أُنظر إلى نفسك ترى كل الأشياء بالأبيض والأسود |
| Hayır, siyah beyaz değil, Ritter. Doğru ve yanlış! - Bak, işte! | Open Subtitles | كلا ، لا أرى ذلك بالأبيض والأسود بل صح أو خطأ |
| Hayır ahbap, bağımsız filmler şu siyah beyaz hipi filmleri. | Open Subtitles | إنّه فيلم سخيف أيضاً لا، الأفلام المُستقلة هي أفلام الهيبيز بالأبيض والأسود |
| Üstüne siyah ve beyazdan karakterler de eklemiştik ki bu sayede disk döndüğünde farklı görünüşlerle çifti tamamlamış oluyordu. | TED | لقد رسمت هذه الشخصية بالأبيض والأسود عليه، لذا فعندما يعمل القرص، تكتمل صورة الزوجان بجميع الهيئات. |
| Bu da az önce söylediğim kuralı takip ediyor, beyazlar tarafından çevrilmiş herhangi bir siyah alan kaldırılabilir. | TED | وهذا يتبع القاعدة التي قلتها, أي منطقة سوداء تحيط بالأبيض يمكن أن تؤخذ. |
| Duvarları beyaza boyattık. Paletini eline almadan önce çıplak göresin diye. | Open Subtitles | جعلناهم يدهنونه بالأبيض قبل أن تحصلين على لوحة الألوان |
| Golf toplarını getirmesini, köfteleri beyaza boyayarak öğrettim. | Open Subtitles | لقد درّبته لكي يُحضر كراة الغولف عن طريق دهن كراة اللّحم بالأبيض |
| Bu yavru, yalnızca bir aylık ve renginin beyaza dönmesine daha beş yıl var. | Open Subtitles | يبلغ هذا الرضيع شهراً فحسب، ولن يُصبغ بالأبيض للسنوات الخمسة القادمة |
| Yani beyazlı adam beni tekrar o rahme koyacak, öyle mi? | Open Subtitles | اذا الرجل بالأبيض قادم ليعيدني الى الرحم |
| Devriyelerin son saniyelerini videoya kaydetmişler. | Open Subtitles | قاموا بتسجيل اللحظات الأخيرة بالأبيض والأسود |
| Mary siyah-beyaz bir odada yaşıyor, sadece siyah-beyaz kitapları okuyor ve monitörü sadece siyah-beyaz gösteriyor. | TED | تعيش ماري في غرفة سوداء و بيضاء، وكانت تقرأ فقط كتب بالأبيض و الأسود، و الشاشات تعرض لها الأبيض و الأسود فقط. |