| ve işleri doğru yapmak için ders alacağımız yer burası. | TED | و هنا نتعلم درسا حول كيفية القيام بالأمور بالطريقة الصحيحة |
| Hâlâ sizin burada işleri yapma hızınıza ayak uydurmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | لازالت يجب أن أسرع من إدراك طريقة قيامك بالأمور هنا |
| Kendine bir şeyleri farklı yapmanı söyleyebilir bir sürü dertten kurtarabilirsin. | Open Subtitles | لتأمر نفسك بالقيام بالأمور بصورة أخرى، وتعفي نفسك من عناء كبير |
| Ama anlamışsınızdır dışarıda bir şeyleri araştıran insanların olması işime gelmez. | Open Subtitles | لكنكما تفهمان أنه لا يمكنني أن أدع الأشخاص خارجاً يحققون بالأمور |
| Eğer üzerinde kontrolün olmayan şeylere saplanır, onlarla ilgilenir ve onlar için endişe duyarsan, bu durum, üzerinde kontrol sahibi olduğun şeyleri olumsuz etkileyecektir. | TED | اذا أصبحت منهمكاً ومعنياً ومهتماً في ما يتعلق بالأمور التي ليس لديك عليها سيطرة ، حينها ستؤثر سلبًا على الأشياء التي لديك سيطرة عليها. |
| Hayranı olduğun şeylerle olan ilişkilerimi seninle paylaşmam gerektiğinin farkında değildim, öyle olsun. | Open Subtitles | لم أكن أعلم أني مضطر لمشاركتك علاقاتي بالأمور التي تعجبك، لكن لا بأس |
| Ben mahallemize yeni taşınan kişilere gidip, bakarım ve onlara Clybourne Park'da yapılan işler hakkında bilgi veririm. | Open Subtitles | وأتجول لألتقي بالجيران الجدد الذين ينتقلون إلى الحي ونطلعهم على حقائق كيفية قيامنا بالأمور في كليبورن بارك |
| İşlerin değişmesini bir türlü kontrol edemiyorum. | Open Subtitles | أدرك أنه لا يمكنني التحكم بالأمور بالطريقة التي تتغير فيها |
| Gördün mü, güncel olayları mideye indirmiş adam. Bu adamı izlemelisin. | Open Subtitles | أترون, إنه ملم بالأمور يجب أن تراقبوا هذا الفتى |
| Yaşam biçimlerini, görgü kurallarını işleri yapış şekillerini benimsedim ve sabırlıydım. | Open Subtitles | اتبعت اسلوبهم في الحياة عاداتهم طرقهم للقيام بالأمور وقد كنت مريضة |
| Ah tabii, işleri kesinlikle Amerikan tarzıyla yapmalıyız çünkü Amerika'dayız. | Open Subtitles | حسنا يجب علينا القيام بالأمور على الطريقة الاميركية لأننا بأميركا |
| - Bekle. Bu sefer işleri doğru yoldan yapacağımızı sanmıştım. | Open Subtitles | اعتقدت أننا كُنا سنُحاول القيام بالأمور بالطريقة الصحيحة تلك المرة |
| Hep işleri böyle zora koşmak zorunda mısın? | Open Subtitles | هل يجب أن تقومى بالأمور بالطريقة الصعبة؟ |
| - Ben polisim. İşler yolunda. - Ne zaman polis işleri yoluna soktu ki? | Open Subtitles | أنا شرطي، الأمر على ما يرام منذ متى والشرطيّون يقومون بالأمور على ما يرام؟ |
| Bugün maddi değeri olan şeyleri düşünmemeliyiz. | Open Subtitles | المفروض أن هذا اليوم غير متعلق بالأمور المادية |
| Bazen birilerinin insanlara basit şeyleri hatırlatması gerekiyor. | Open Subtitles | أحياناً على أحدهم تذكير العاملين بالأمور الصغير |
| Babam bazı şeyleri kendine saklayabilseydi çok iyi olurdu. | Open Subtitles | إن كان والدي يستطيع الإحتفاظ بالأمور لنفسه لكان بأحسن حال |
| Çünkü çoğu zaman en büyük ödülleri sizi en çok korkutan şeyleri yapmaktan alırsınız. | Open Subtitles | تأتى معظم المكافئات من القيام بالأمور التى تخاف من فعلها |
| Bizi buraya bir şeylere sahip olmamız için getirdin, ama hiçbir şeyimiz yok. Hiçbir şeyiz. | Open Subtitles | احضرتنا الى هنا كي نحظى بالأمور وليس عندنا اي شيء |
| Bak... ben handaki şeylerle başa çıkabilirim. Neden sen eve gitmiyorsun? | Open Subtitles | انظري، يمكنني الاعتناء بالأمور في الحانة |
| İşlerin değişmesini ben de isterim ancak artık sadece siyah ve beyaz düşünmüyorum. | Open Subtitles | أود أن تتغير الأمور, ولكنني لم أعد أفكر بالأمور كأسود وأبيض فقط |
| Sana söylemeye çalıştım, olayları istediğim şekilde bitireceğiz. | Open Subtitles | حاولت إخباركم أني سأقوم بالأمور على طريقتي |
| Bazen sahip olmadığım şeylerin hayalini kurmuyor değilim. | Open Subtitles | لا أُنكرُ أن هناك أوقات أفكر فيها بالأمور التي لا أملكها |