| Hiç intihar girişimleri hakkında konuşabileceklerini düşünmüyorlardı ama onların konuşması için bir beklentinin olmadığı HALT etkinlikleri onları konuşmaya başlamak için rahat hissettirdi. | TED | لم يشعروا أنه يمكنهم التحدث عن محاولة انتحارهم، ولكن أحداث هالت، مع أنه لم يُتوقع منهم أن يتحدثوا، جعلتهم يشعرون بالارتياح لبدأ الحديث. |
| Sohbet başlatmak için rahat hissetmeliyiz. | TED | نحتاج أن نبدأ بالشعور بالارتياح عند الحديث. |
| Hikayecimizi anahtarı olan bir kilit altına aldığımızda, daha rahatlamış hissedeceğim. | Open Subtitles | و سوف اشعر بالارتياح عندما اضع راوى القصه هدا فى سجن مقفل |
| Homer kurtuldu, sen iyileştin çok rahatladım artık hepimiz normal hayatımıza dönebiliriz. | Open Subtitles | أنا أشعر بالارتياح لسلامة هومر ..ولكونك تعافيت والآن بإمكاننا العودة لوضعنا الطبيعي |
| Yıllar sonra çektiklerimi halk ile paylaşmaya başladığımda insanların bu hikayeden çok rahatsız olduklarını fark ettim. | TED | بعدها بسنوات، بدأت بمشاركة هذا العمل مع الجمهور، حينها لاحظت أن أغلب الناس لا يشعرون بالارتياح لهذه القصة. |
| Çok hoşuma gitti. | Open Subtitles | اشعر بالارتياح عند الاختلاط بهؤلاء الذين خارج المدينة,هاه؟ |
| Onu biraz daha iyi bağlarsan kendimi çok daha iyi hissederim ama. | Open Subtitles | أشعر بالارتياح حول هذا الأمر لو تم اغلاق الفوهة . بإحكام أكثر |
| Ama diğer yanım çok rahatladı. | Open Subtitles | نِصْف ني أَبْدو مذنباً. يَشْعرُ النصف الآخرُ بالارتياح. |
| Birisinin yanında kendimi rahat hissetmeye başladığımda eşyaları toplayıp, bir sonraki şehre gitme vaktiydi. | TED | في كل مرة أبدأ بالشعور بالارتياح لشخص ما، تكون تلك الفترة التي عليها أن نجمع حقائبنا لننتقل للمدينة التالية. |
| Daha rahat edecekseniz gözlügünüzü takabilirsiniz. | Open Subtitles | حَسناً يُمْكِنُ أَنْ تُعيدَهم إذا كان ذلك يشعرك بالارتياح أ. |
| O insanlar oradayken çok rahat hissetmiyorum. | Open Subtitles | كل ماهنالك أنني لا أشعر بالارتياح مع هؤلاء الأشخاص |
| Ben sadece.. Hayır, babanın iç çamaşırlarıyla rahat edemiyorum. | Open Subtitles | لن أشعر بالارتياح و أنا مرتدى لملابس والدك الداخليّة |
| Sen rahat mısın? İkinci sınıf bir gazeteci için değerli belgeleri verdiğin için rahat mısın? | Open Subtitles | هل أنت تشعر بالارتياح لتبادل هذه الوثيقه الهامه مع مراسل ذو درجه متدنيه ؟ |
| Bu prosedürle ilerlemekten rahat değilim. rahat mı? | Open Subtitles | لا أشعر بالارتياح لتقدم الإجراءات إلى المرحلة التالية |
| Bu kazadan sonra kendimi daha rahatlamış hissediyorum. | Open Subtitles | شعور بالارتياح أن تجد نفسك فى خضم حادثة حقيقية |
| kendimi rahatlamış ve tatmin olmuş hissederek uyanırdım. | Open Subtitles | قد استيقظ الشعور بالارتياح بي الأمر وراضية. |
| Sanırım, küçük bir şekilde, ben de rahatlamış hissediyorum. | Open Subtitles | أَحْزرُ قليلاً بأنى أَشْعرُ بالارتياح أيضاً |
| Düşününce, bir taraftan rahatladım gibi çünkü, biliyorsun, bundan yakamı kurtarıyordum.. | Open Subtitles | ومن جهة اخرى، شعرت بالارتياح لأنني كنت اتمادي كما يحلو لي |
| Sadece masanın üzerinde durmalarından rahatsız olduğumu söylüyorum. | Open Subtitles | كل ما سوف أقوله هو أنني لا أشعر بالارتياح بالجلوس معهم |
| - Evet. Adama karşı çıkmak hoşuma gitti. | Open Subtitles | وأنا يَجِبُ أَنْ أَقُولَ بأنّ يَشْعرُ بالارتياح لإتِّخاذ موقف مثل هذا. |
| Aslında, bu korkunç olayı yapmadığını öğrendiğinde oldukça rahatladı. | Open Subtitles | في الواقع، انها شعرت بالارتياح لمعرفة انها لم تفعل ذلك الشيء الفظيع |
| Sahaya dönmek güzel bir duygu. | Open Subtitles | يَشْعرُ بالارتياح لِكي يَكُونَ خلفيَ في الحقلِ. |
| - Daha yeni başladım ama çok iyi geldi. | Open Subtitles | لم اقترب حتى لكنه يشعرني بالارتياح |
| Sadece bir rahatlama duygusu işledi içime. | Open Subtitles | لقد كنت مرتاحة ببساطة أنا اشعر بالارتياح |