| Bu yalnızca insanların ürettiği, başkalarına anlattığı ve inanmaya başladığı bir hikâyedir. | TED | إنها مجرد قصةٍ ان الناس يخترعون ويخبرون الآخرون ويبدأوا بالتصديق. |
| Belki de eğer sihir istiyorsam, inanmaya başlamam gereklidir. | Open Subtitles | ربّما لو أردتُ سحراً، فيجب أن أبدأ بالتصديق. |
| Senin aslında gerçek olmadığına inanmaya başlıyordum. | Open Subtitles | لقد كنت سأبدأ بالتصديق أنه لا وجود لك بالحقيقة. |
| Kendimize gelip inanmaya başlamamız lazım. | Open Subtitles | إسمعوا ، يجب أن نفكر جيدا و نبدأ بالتصديق |
| Ve o andan itibaren, kendime inanmaya başladığım andan itibaren belki ben akıllandım, ama sanırım tüm dünya değişti. | Open Subtitles | عندئدِ بدأ بالإيمان في نفسي. حالما فعلت ذلك، حالما... بدأت بالتصديق أني لم أكن ذكية بالرغم من كل شيء، |
| Buzzie Burke kendi saçmalıklarına inanmaya başladı Dedektif. | Open Subtitles | بدأ بازي بورك بالتصديق بالتفاهات الخاصة به , أيها المحقق |
| Kral bensiz hükmedebileceğine inanmaya başlamıştı. | Open Subtitles | لقد بدأ الملك بالتصديق بأنه يستطيع الحكم من دوني |
| Ama bunu sen inanmaya başlamazsan başaramayız. | Open Subtitles | لكنْ لا نستطيع فعل ذلك حتّى تبدئي بالتصديق |
| Bunun bir anlamı olduğuna inanmaya başlıyorum. | Open Subtitles | وبدأت بالتصديق أن ذلك يعني شيئاً |
| Çünkü inanmaya başladım. | Open Subtitles | لأنى بدأت بالتصديق |
| - İnanmaya başlarız. | Open Subtitles | سوف نبدأ بالتصديق. |