| Yüce Ruh bizi güzellik ve bollukla kutsamıştı. | Open Subtitles | الروح العظيمة أنعمت علينا بالجمال والوفرة |
| Bu mesleğe güzellik ve zarafet getiren kadını alkışlayalım... | Open Subtitles | للمرأة التي أتت بالجمال و الذوق لهذه المهنة |
| Evet, kitapta hamamböcekleri konusu özgür iradenin güzelliği çerçevesinde insanların çirkinliğini temsil eder. | Open Subtitles | نعم , الصرصور , يمثل البشاعه في الانسانيه المحاطه بالجمال في الاراده الحره |
| Sanırım sen de en çok güzelliği farkettiğinde canlısın. | Open Subtitles | اعتقد انك اكثر علي قيد الحياة تعترف بالجمال |
| Ve Dove, Güzelliğe karşı tavırlar konulu küresel raporu için gerçekten 10 farklı ülkeden binlerce kadınla anket yaptı. | TED | والتقرير العالمي لدوف حول السلوك المرتبط بالجمال قام في الواقع بإجراء مسحٍ مع آلاف النساء في 10 دولٍ مختلفة. |
| Sadece Güzelliğin arasında dolanmış ve hayatın anları arasına gizlenmiş olanı görmelisiniz. | Open Subtitles | عليك فقط أن ترى أنه مغطى بالجمال ومخفى بعيداً بين ثوانى حياتك |
| güzelliklerle çevrili bir yerde yemek yemeğe bayılırım. | Open Subtitles | أحب أن أتعشى وأنا محاط بالجمال |
| Doğasından, güzellik ve yaratıcılık tutkusundan. | Open Subtitles | ثم أصبحت خائفة ,من طبيعته , وحتى من هوسه بالجمال وبالابداع |
| Ne de olsa, başıboş bir gaz çorbasını güzellik ve güç gibi bir şeye dönüştürdü. | Open Subtitles | فبالنهاية .. لقد حولت خليط غير مفيد من الغاز إلى شيء يزخر بالجمال والقوة |
| Büyük bir güzellik ve zarafet tarafından karşılanıyorlar." | Open Subtitles | ويتمتع المسافرين بالجمال و البهاء العالمي |
| güzellik derken tam olarak ne demek istiyorsun? | Open Subtitles | علي اية حال 000 ما الذي تعنيه بالجمال علي وجه التحديد ؟ |
| Biraz acı olmazsa güzellik uygulaması olur mu hiç. | Open Subtitles | اللعنة ، إنه ليس العناية بالجمال إذا كان لا يؤذي البعض |
| Sana olağanüstü güzelliği temsil eden amaryllis'i önerebilir miyim? | Open Subtitles | ربما أقترح الأمريلز التى توضح الأحساس بالجمال االرائع |
| Yoğun şiddetle arazinin pastoral güzelliği zıtlık içerisinde. | Open Subtitles | العنف الساحق في اللوحة تم رصفه بشكل متعمد بالجمال الرعوي للتضاريس |
| - Evet. Sen de biliyorsun, kadınların güzelliği ile alakalı sağlıksız bir saplantın var. | Open Subtitles | كما تعلم، لديك هوس غير صحي بالجمال الأنثوي |
| Güzelliğe olan bu takıntım çok ufakken başladı. | Open Subtitles | بالنسبة إلىّ ، هذا الافتتان بالجمال بدأ منذ سن مبكر جداً |
| İnsanlar Güzelliğe kapıIırsa, ben bunu değiştiremem. | Open Subtitles | لا استطيع المساعدة ان كانت الناس متعلقة بالجمال |
| Dışarı her çıktığımda gördüğüm Güzelliğe karşı minnettar kalıyorum. | Open Subtitles | في كل مرة أخرج فيها هنا أدهشُ بالجمال الذي أراه |
| Tekrarlıyorum, tek eşlilik Güzelliğin en feci yanıdır. | Open Subtitles | مرة آخرى، الزواج من واحدة هو تضحية كبيرة بالجمال |
| İnan bana, onun vurmasını istemezsin. Güzelliğin içindeki kötülük cinayetten bile paçayı sıyırır. | Open Subtitles | ثق بي، لاتريد منها أن تضربك. الرّغبة بالأذى المكسوّة بالجمال قد تجعل المرء يهرب بجريمته. |
| Erik çiçekli nehir güzelliklerle dolmuş sanki binlerce erik çiçekleri gibi. | Open Subtitles | نهر "زهر البرقوق" مليء بالجمال عشرات الآلاف من زهر البرقوق |
| Manzaranın doğal güzelliğiyle büyülenmiştim, fakat daha önemlisi dünyanın bu, gözden ırak ve haşin kısmında mükemmel dalgaları bulacağımıza inanamamıştım. | TED | وكنت مأخوذًا جدًا بالجمال الطبيعي للمناظر الخلابة، ولكن الأكثر أهمية هو أنني لم أصدق أننا عثرنا على الأمواج المثالية. في ذلك الجزء النائي والوعر من العالم. |