| Çünkü bugünkü katarda bize on sandık dolusu mücevher ve ipek getirdi. | Open Subtitles | في قافلته اليوم قدم لنا العديد من الصناديق مليئة بالحرير والمجوهرات |
| Tabii sadece turuncu ipek sizi ilgilendirmiyorsa. | Open Subtitles | لا شئ .. إلا لو كان السيد يولى إهتماما إحترافيا بالحرير المشمشى ؟ |
| General'in ipek astarlı, altı kulplu bir tabut gönderdiğini de müjdele. | Open Subtitles | وأن اللواء أرسل تَابُوت مبطن بالحرير ومزود بـ 6 مقابض |
| Kırmızı Odanın duvarları kırmızı ipekle kaplı. | Open Subtitles | جدار الغرفة الحمراء مغطى بالحرير الأحمر بعض الأشياء هنا يرجع تاريخها إلى القرن السادس عشر |
| Bakire de olsa çiftleşmenin tamamlanmasıyla erkeği yakalıyor ve ipekle sarmalıyor. | Open Subtitles | قد تكون عذراء لكن بعد انتهاء التزواج تمسكه وتربطه بالحرير. |
| Sanırım saten döşemeIi oIan. | Open Subtitles | أعتقدنا سنختار المُبطّن بالحرير. |
| Ortağınız da ipek birşeyler mi ister? | Open Subtitles | هل شريكك يودّ أن يكون محجوب بالحرير أيضاً؟ |
| Ortağınız da ipek birşeyler mi ister? | Open Subtitles | هل شريكك يودّ أن يكون محجوب بالحرير أيضاً؟ |
| Doğru ya. Sonra da başlık niyetine inek istesin, çeyiz için de bir kutu ipek. | Open Subtitles | و من ثم يطلب بقرة و صندوق مليء بالحرير كـ مهر. |
| İpek ve mücevheratla dolar taşardı, rıhtıma yanaşmış filolar. | Open Subtitles | أسطول من المراكب عند الميناء مليء بالحرير والجواهر الثمينة |
| Araçlari ipek ve süslü elbiselerle dolu. Onlar bes kisi, biz de bes kisiyiz. | Open Subtitles | عربتهم تعجّ بالحرير وأطيب الثياب، هم 5 ونحن 5. |
| Pek yakında kuş tüyü yataklarda ve ipek çarşaflarda yatacağız. | Open Subtitles | قريباً، ستكون... على سرير مفروشٌ بالحرير. |
| Çikolata, ipek filtreli havalandırma? | Open Subtitles | شكولاتة بدون سكر مستحضر خاص بالحرير |
| Duvarlar, aynı James Monroe'un başkanlığı zamanındaki gibi, yeşil ipek. | Open Subtitles | الحائط مغطى بالحرير الأخضر (كما كان في عهد الرئيس (جيمس مونرو |
| Aynen kıçınızı ipekle silmek gibi. | Open Subtitles | أترون؟ انها كمسح جسمك بالحرير احبها |
| Aynen kıçınızı ipekle silmek gibi. | Open Subtitles | أترون؟ انها كمسح جسمك بالحرير احبها |
| Yarası ipekle dikilmiş. - Bu garip. | Open Subtitles | يبدو ان الشقوق كانت مخيطة بالحرير |
| Tozpembe ve ipekle kaplı. | Open Subtitles | لونه وردي ومكسوًا بالحرير |
| Anne, saten döşemeIi beş tane vardı. | Open Subtitles | أمي، هناك 5 مُبطانين بالحرير. |