| Hindistan sineklerle, kokularla dilencilerle dolu. | Open Subtitles | كلا ، فالهند مليئة بالذباب و الروائح النتنة و الشحاذين |
| Yapamam, yapamam. Kafam. sineklerle dolu. | Open Subtitles | لا أستطيع, لا أستطيع رأسى, إنه ملىء بالذباب |
| Yatağa bağlı çocuklar vardı sineklerle çevriliydiler, sıcakta, anlayamazdınız. | Open Subtitles | وهناك اطفال مربوطين بالاسرة ومغطين بالذباب بدرجة حرارة مرتفعة جدا |
| Memleket hasreti mi nedir, burası acayip taşra geliyor. Sanki sinekler... Burada niye bu kadar sinek var? | Open Subtitles | إن المكان ريفي جداً هنا إنه مليء بالذباب لماذا يوجد الكثير من الذباب هنا ؟ |
| Nihayet hallettiğinde,kahrolası Boston yolunda rahminde sinekler uçuşan ben olacağım zaten. | Open Subtitles | وعندما تتنزلين وتساعدينني سأكون قد تغطيت بالذباب... مع بطن يسحب في منتصف الطريق الى بوسطن. |
| Kendi garajıma park edemiyorum ev sineklerle dolu çünkü hiç kapı kapatmıyor ve 1998 termostat savaşlarını yeniden başlattık. | Open Subtitles | لا أستطيع إيقاف سيارتي في الجراج المنزل مليء بالذباب لأنها لا تقوم بإغلاق الباب وأعدنا مشاهدة نتائج حروب عام 1998 |
| Uzmanlığını icra etmeye hazır, fakat oraya gittiğinde görüyor ki ne doktor var ortada ne de diş hekimi, ve klinik dedikleri de sineklerle dolu bir barakadan ibaret. | TED | وكانت قد تأهبت لتنظيف الاسنان ولكن عند وصولها هناك، لم تجد أي طبيب لا أطباء اسنان، والعيادة كانت عبارة عن كوخ ممتلأ بالذباب |
| kurbağa, kene ve sineklerle uğraşmak zorunda kaldı. | Open Subtitles | بالضفادع ... بالقمل ... بالذباب |
| Dairem sinekler tarafından istila edilmiş durumda. | Open Subtitles | (راي)! شفتي ممتلئه بالذباب. |