| Bu durum açıkça gösteriyordu ki siyanür almıştı. | Open Subtitles | كانت شفتيها متشنجتين وبذلك أصبح جلياً لنا أنها أنتحرت بالسيانيد |
| Dairesine girip ilaçlarına siyanür koydunuz. | Open Subtitles | حينها دخلت إلى شقته، وغيّرت أدويته بالسيانيد |
| 86 yılındaki Tylenol siyanür zehirlenmesi ile benzer türde mamul değişimini araştırabiliriz. | Open Subtitles | قد نكون بصدد تعديل على المنتج شبيه بما جرى عام 1986 من تسميم عقار تيلنول بالسيانيد |
| Her yeri araştırdım ama siyanürle ilgili bir şey bulamadım. | Open Subtitles | بحثتُ في كُل مكان ولم أجد أيّ مكان يتعامل بالسيانيد. |
| siyanürle dişlerini doldurdukları zamanlardan beri... | Open Subtitles | يستخدمون خطة قديمة .. وهي ملء الأسلحة بالسيانيد |
| Titanyum namlu, siyanürlü mermiler. | Open Subtitles | ماسورة فولازية تحتوي على رصاصات مملوءة بالسيانيد |
| Derileri açık pembe. Yeşil ölü noktalar var. Tipik siyanür zehirlenmesi. | Open Subtitles | جلد وردي فاتح, بقع موت خضراء تسمم بالسيانيد نمطي. |
| O şeyin içine dumanla siyanür doldurulduğunu mu söylüyorsun? | Open Subtitles | الآن، قلت إنه أمكنك الجزم أن ذلك الشيء كان مبتلاً بالسيانيد عن طريق حاسة الشم؟ |
| Beş mavi uçlu zırh delme oku, siyanür kaplı beş kırmızı uç, 30 saniyede öldürebilir. | Open Subtitles | -خمسة اسهم زرقاء مخترقة للدروع -وخمسة اخرى حمراء مكسوة بالسيانيد تسبب الموت المفاجيء فى خلال 30 ثانية |
| Evinizden ayrıldığında ve siz ölü bulunduğunuzda, ...fincanınızdaki siyanür yüzünden Mösyö Langton asılacaktı. | Open Subtitles | بعدما يغادر منزلك، سيتم العثور عليك ميتاً بالسيانيد في كوبك، والسيد "كلود لانغتون" سيتم شنقه! |
| siyanür zehirlenmesinin doğal bir tarafı yok. | Open Subtitles | لا يوجد شيء طبيعي حول التسمّم بالسيانيد |
| siyanür zehirlenmesinden öldüğünü sanıyordum. | Open Subtitles | ظننت أنه توفي بسبب تسمم بالسيانيد |
| Ayrıca, onun dişleri siyanür üretiyor. | Open Subtitles | باسنانه المخضبه بالسيانيد |
| "onun dişleri siyanür üretiyor" mu? | Open Subtitles | اسنانه مخضبه بالسيانيد ؟ |
| Madenciler altını çıkarmak için siyanür kullanırlar , ve bu da altının yüzeyine işler. | Open Subtitles | ( عمال المناجم يخلطون التراب ( بالسيانيد ثم يستخلصون الذهب إلى السطح |
| Bir gün öncesi siyanürle zehirlediği elmadan bir ısırıkla kendi hayatına son vermişti. | Open Subtitles | مات بعد يوم واحد لأكله قطعة تفاح كان قد حقنها بالسيانيد مودية بحياته ونهايته |
| Ne zaman birine yaklaşabilsek kendisini siyanürle öldürüyor. | Open Subtitles | فكلّما اقتربنا عن كثب من أحدهم فإذا به ينتحر بالسيانيد. |
| Ne zaman birini yakalasak siyanürle intihar ediyorlar. | Open Subtitles | كلّما كدنا نأسر أحدهم، فإذا به ينتحر بالسيانيد. |
| Turing elmayı siyanürle zehirlemişti. | Open Subtitles | سمّم "تورينغ" التفاحة بالسيانيد. |
| Böylece Jonah siyanürlü olmadığına ikna olur. Ella... | Open Subtitles | لتثبتي لجوناه بأنها ليست مخلوطة بالسيانيد |