| sabunla el yıkamak, grip, trahom SARS gibi hastalıkların, son dönemdeki kolera vakalarının ve Ebola salgınının azalmasında etkili olabilir. Bunlara karşı en önemli müdahale yöntemlerinden biri ellerimizi sabunlamak. | TED | غسيل الأيدي بالصابون، يمكن أن يكون له تأثير للتقليل من الإصابة بالأنفلونزا، والتراكوما، ومرض سارس، وحديثًا جدًا في حالة الكوليرا وتفشي الإيبولا، أحد أساليب الوقاية الرئيسية هي غسيل الأيدي بالصابون. |
| sabunla el yıkamak, çocukların hayatlarını kurtarmanın en uygun maliyetli yollarından biridir. | TED | غسيل الأيدي بالصابون واحدة من أكثر الطرق الفعالة من حيث السعر التي تحمي أرواح الأطفال. |
| Anneannem ağzımı sabunla yıkıyor; yarım asır geçmiş ve hala bana gelir o kalın, zalim demir çubukla. | TED | جدتي تغسل فمي بالصابون : على طول نصف قرن مضى ولازالت تأتي الي مع هذا الشريط الآصفر القاسي |
| Ancak daha da önemlisi, ellerinizi 20 saniye boyunca sabun ve suyla tamamen kaplamak daha kolaydır. | TED | ولكن الأهم من ذلك، من السهل جدا تغطية يديك بالصابون والماء بالكامل لمدة 20 ثانية. |
| Derhal banyoya gireceğim ve ıslak, kaygan ve sabunlu olacağım. | Open Subtitles | سوف أذهب لأقفز في حوض الإستحمام و أصبح مبتلة و زلقة و مغطاة بالصابون |
| Bir pembe dizide oynar, TV'ye çıkarım. | Open Subtitles | و الاستحمام بالصابون ومشاهدة القليل من التلفزيون |
| Yüzünü, günde sekizyüz defa siyah sabunla yıkardı. | Open Subtitles | صابون أسود.كانت تغسل وجهها ثمانمائة مرة في اليوم بالصابون الأسود |
| Kandan kurtulmak için elini cerrahi sabunla yıkıyor. | Open Subtitles | انه يأخذها معه. انه يغسل يديه بالصابون الجراحي |
| Şimdi Sırtımı sabunla anne | Open Subtitles | الآن ادعكي لي ظهري بالصابون واتركيني استحم في سلام |
| sabunla yakalama oynarken kafamı duşakabine vurdum. | Open Subtitles | أجل ، لقد صدمت رأسي وأنا العب كرة اليد بالصابون في ذلك الحمام |
| Sonra onu bir güzel bağlar, sonra kurşun yağmuruna tutar... sonra da sabunla kendimi tatmin edip üzerine boşalırım. | Open Subtitles | ثم سأقيده، وسأطلق النار عليه ثم سأخنقه بالصابون |
| Çünkü bu pis ve yanlış, ve ağzını sabunla yıkayacağım! İşte bu yüzden. | Open Subtitles | لأنه قذر وخاطئ وسأغسل فمك بالصابون لهذا السبب |
| Sabuncudaki kız dedi ki; yüzü sabunla yıkamamak gerekiyormuş. | Open Subtitles | آآه والفتاة في محل ببلز اخبرتني انه لا يجب أن اغسل وجهي بالصابون |
| Bir kez daha yap da, ağzını sabunla yıkayayım. | Open Subtitles | الحفل مجّاناً مرة أخرى، وسأنظف فمكِ بالصابون |
| İleride beraber yüzdüğümüzde ağzını sabunla temizlememi bana hatırlatırsın.. | Open Subtitles | ذَكرينى فى المره القادمه عندما نستحم معاً أن أغسل لسانكِ جيداً بالصابون |
| Eve girdiğinde onu beyaz sabunla güzelce yıka, tamam mı? | Open Subtitles | عندما تصلين إلى البيت، اغسليها بالصابون الأبيض، اتفقنا؟ |
| Bir seferinde ağzına sabun tıkmıştım. Bunu yine yapabilirim. | Open Subtitles | كما تعلمين ، فى مرة ما ،قمت بغسل فمك بالصابون ، و يمكننى فعل ذلك مرة أخرى |
| Söylesene, artan sabun parçası bende kalabilir mi? | Open Subtitles | إسمعي ، جينيت هل يمكنني الإحتفاظ بالصابون المتبقي ؟ |
| Sonra sabun savaşına giriştiniz. Herkes koşturup gülüyordu. | Open Subtitles | و أقمتم معركة بالصابون و كان الجميع يركضون و يضحكون |
| Ben Bayan Fairbanks'i büyük, sabunlu göğüsleri olan genç bir esmer sanıyordum. | Open Subtitles | سبب أننى مشوش ظننت مسز فيربانكس امرأة سمراء صغيرة بثديان كبيران مغطيان بالصابون |
| Bu tarafta sabunlu su var, burası kuru. | Open Subtitles | هذا الجزء مبلبل بالصابون وهذا الجزء جاف. |
| Bir pembe dizide oynar, TV'ye çıkarım. | Open Subtitles | و الاستحمام بالصابون ومشاهدة القليل من التلفزيون |
| Minik tuhaf ayak uçlarından yukarıya kadar, kendisini sabunlar,aslında, | Open Subtitles | أنها تغسل بالصابون نفسها من اصابع القدم لفوق ذلك غريب إلى حد ما، في الحقيقة |