| "sabah arabadaki kısa sevişmemizden sonra Owen' ın üzerimdeki kokusunu duyabiliyorum." | Open Subtitles | بإمكاني شم رائحة أوين على جسدي من معاشرتنا في سيارته بالصباح | 
| Her sabah uyandığımda bileklerimi kesmeme engel olan çocuklarımın sevgisi... | Open Subtitles | الأطفال هم الذين يمنعونى من قطع رسغى عندما أصحو بالصباح | 
| sabah taşıyabileceğimiz kadar çok yiyeceği yanımıza alır ve ayrılırız. | Open Subtitles | بالصباح سنأخذ كل ما نستطيع حمله من طعام و نتحرك | 
| Sabahları içkinin içinden çıkarmak zorunda kalınca bu kadar merhametli olmazsın. | Open Subtitles | عندما تبدأ بجرهم خارج ثكنتك بالصباح فلا تشعر بحِنِّيَة قلب زائدة | 
| Saçmalama canım. Sabaha arayıp tekrar kötü olup olmadığına bir bakarım. | Open Subtitles | لا داعي للشكر ، سأهاتفك بالصباح للاطمئنان أنكِ لم تمرضي مجدداً | 
| Yarın sabah helikopterin beni götüreceği tek yer, karımı almak için evim olacak. | Open Subtitles | المكان الوحيد الي ستأخذني إليه المروحية بالصباح الباكر غداً، هو منزلي، حيثُ زوجتي. | 
| Beni tanımıyorsun ama bu sabah arabanı çarptığında ben oradaydım. | Open Subtitles | أنت لا تعرفنى لكنى كنت هناك فى مكان الحادث بالصباح | 
| Ben de seni seviyorum ve özledim ve eve gelirsen sabah görüşürüz. | Open Subtitles | وأنا أيضاً أحبك، وأشتاق إليك، ولو أتيت للمنزل بالوقت المحدد، سأراك بالصباح | 
| bu sabah kaza yerinde birilerini çantayla uğraşırken gördünüz mü? | Open Subtitles | قد رأى أحد ما يعبث بحقيبة الأمتعه عند الحادث بالصباح | 
| Acaba sevgili küçük kurt sürün... sabah iç organlarını mı kokluyor olacak? | Open Subtitles | فإن البقايا الحقيرة لقطيعك الحبيب سيفوح عطنها مع عطن أمعائك بالصباح التالي. | 
| sabah erken işe başlamalıyım. | Open Subtitles | لا بد لي من التحرك للعمل بالصباح الباكر. | 
| Bir kez sabah, mesai baslangicindan sonra. | Open Subtitles | مرة بالصباح بعد التمرينات الصباحية و مرة بعد الغداء | 
| Kadınlara telefon rehberini okuyorum... ve sabah açan papatyalar gibi ıpıslak, ipnotize oluveriyorlar. | Open Subtitles | يمكننى ان اقرأ لامراة دليل التلفونات وستنام تنويما مغناطيسيا رطبه كالاقحوان بالصباح | 
| Peki.Ne biliyor musun, sabah seni alırım ve birkaç kiliseye gideriz. | Open Subtitles | حسناً أوتعلمين، سأقلكِ بالصباح وسنكتشف ثمة كنائس | 
| Eric, sabah beni ararsan gelip seni alırım. | Open Subtitles | أريك أطلبنى بالصباح عندما تريدنى أن أأتى لأخذك | 
| Bana işgence etmeye sabah da devam edebilirsin. | Open Subtitles | سأذهب الآن للفراش بإمكانك إستكمال تعذيبي بالصباح | 
| Sabahları erken kalkamıyorsan eve bu kadar geç gelmeyi bırakmalısın ve... | Open Subtitles | عليك التوقف بالقدوم الى المنزل متأخر ,اذ لم تستطع النهوض بالصباح. | 
| Bazen, halen, Sabahları uyanıyorum ve diyorum ki, "Frank'in kahvaltısını hazırlamalıyım." | Open Subtitles | احيانا ,حتي الان عندما استيقظ بالصباح وان اعد افطار فرانك | 
| Biraz dinleniriz diyorduk, bilirsin işte Sabaha uğra istersen ha? | Open Subtitles | أنتِ تعرفين, ربما أخذ بعض الراحة وبعدها لذا تعالي بالصباح | 
| Bir kadın bir adamla geceyi beraber geçirir ve adam Sabahleyin gider. | Open Subtitles | حيث تعرض النساء علي الرجال قضاء ليلة واحدة لديهم، ثم يرحلوا بالصباح. | 
| Bir kızı, Sabahın köründe çıplak bırakıp gitmek hiç hoş değil. | Open Subtitles | ليس لائقاً أنّ تتركَ مضجع فتاة عارية بوقتٍ باكر جداً بالصباح. | 
| pekala, sabahki olayla ilgili elimizde ne var? yani, adam insanlarla dolu bir teknedeymiş. | Open Subtitles | إذاً، ما الأمر مع هذا الذي حدث بالصباح أعني هذا الرجل بقارب مليئ بالناس | 
| Her şey mutlulukla dolu. Erken bir sabahı hissetmek istiyorum. | Open Subtitles | كل شئ ملئ بالحياة وبالسعادة اريد شعورا بالصباح الباكر | 
| Şanslısın. sabahtan beri sadece üç kişi kullandı. | Open Subtitles | انتِ سعيدة الحظ , فلم يستخدمها سوي ثلاثة اشخاص فقط بالصباح | 
| Aslında, acelemiz var. Gündüz vardiyasında çalışıyoruz. | Open Subtitles | في الحقيقة، يجب أن نسرع لدينا عمل عاجل بالصباح | 
| Şişş, yapmamalıyız. Yarın ilk iş, sinyorayı ikna etmek için bir şeyler yapacağım. | Open Subtitles | أصمتي,لايجب أن نتحدث في ذلك.أول شيء, سأفعله بالصباح,هوالتحدث مع السيدة |