| Kafam ve kalbim birbiriyle çelişiyordu ve idam cezası düşüncesi beni hasta ediyordu. | TED | وكان عقلي وقلبي في صراع، وفكرة تمرير عقوبة الاعدام أشعرتني بالغثيان |
| Sizi gidi yaşlı keçiler Beni hasta ediyorsunuz | Open Subtitles | جماعة من التيوس المجانين إنكم تصيبونى بالغثيان |
| Seni kurtarmak için başkasını öldürmek zorunda kalmam midemi bulandırıyor. | Open Subtitles | يصيبني بالغثيان أن أفكر أني قتلت رجلا من أجل حياتك |
| Ona soya burger yaptım, ki et yediğimi zannedebilsin sonra midem bulandı. | Open Subtitles | اعددت برجر الصويا، لكي يعتقد بأنه يحصل على اللحم وانا اصاب بالغثيان |
| Abdomende ağırlık hissi, mide bulantısına ek olarak testislerde akut çekme hassasiyeti. | Open Subtitles | شعورٌ بالثقل في البطن، مصحوبٌ بالغثيان وبسحبٍ شديدٍ وحادٍّ في كيس الصفن |
| Bazı insanlar bulantı ya da nefes darlığı yaşar. | TED | يشعر البعض بالغثيان أو صعوبة في التنفس. |
| Derebeyice sadakat duygularından kurtul. Beni hasta ediyor. | Open Subtitles | دع عنك هراء الولاء الإقطاعي ذلك يشعرني بالغثيان |
| Seni aşağılamasına izin vermen beni hasta ediyor... aşağılanmak hoşuna mı gidiyor... | Open Subtitles | يصيبني بالغثيان كيفية سماحك له بأن يجعلك تعاني ، وكيف أنك تحب هذا |
| hasta olduğunda insanlar başından ayrılmıyor. | Open Subtitles | أقصد، الناس تتطفل عليك عندما تشعر بالغثيان |
| Çiçeklerin kokusu beni daha da hasta etmişti. | Open Subtitles | رائحة الزهور فقط هى ما كان يصيبنى بالغثيان. |
| Çiçeklerin kokusu beni daha da hasta etmişti. | Open Subtitles | رائحة الزهور فقط هى ما كان يصيبنى بالغثيان. |
| Sparta'dan bağırıyordu. midemi bulandırdı. | Open Subtitles | و هو يصيح بعزلة اسبرطة عن هذا ,لقد اصابنى بالغثيان |
| Defol buradan. midemi bulandırıyorsun. | Open Subtitles | بعد الإنتظار لمدة سنتين اخرج من هنا , أنت تصيبني بالغثيان |
| Böyle çağ dışı kalıplar midemi kaldırıyor. | Open Subtitles | طريقة التفكير القديمة هذه تصيبني بالغثيان |
| Polis bana bir şey görüp görmediğimi sorduğu an midem bulandı. | Open Subtitles | ما ان سالتني الشرطة ان رأيت شيئا شعرت بالغثيان اذن رأيته؟ |
| midem bulanmıştı. Pawneeler herkesi öldürüyordu. | Open Subtitles | جعلني هذا أشعر بالغثيان كشافة الباوني والجنود البيض كانوا يقتلون كل شئ |
| Eğer mide bulantısı, "şifalı-bitki" kohortunda daha çok görülüyorsa; sonuçlar, kullanılan bitki ve mide bulantısı arasında bir ilişki olabileceğine işaret eder. | TED | إذا كان معدل الإصابة بالغثيان عند جماعة العشبة أعلى، فإنه يشير إلى وجود ارتباط بين إضافة العشبة والإصابة بالغثيان. |
| bulantı çekiyor, zor yutkunuyor ve güçlükle nefes alıyor. | Open Subtitles | أتت مصابة بالغثيان,صعوبة بالبلع وتنفس ثقيل |
| miden bulanıyordu, tabağındaki hiç bir şeyi yiyemiyordun. | Open Subtitles | عزيزتي , لكنك كنت تشعرين بالغثيان واستفرغتي في ارجاء المكان |
| Daha fazla kusacak mısın? | Open Subtitles | هل تعتقدين بأنكِ ستصابين بالغثيان مجددًا؟ |
| Teşekkürler Debra, harika zaman geçirdim. Ben de iğrenç değildim. | Open Subtitles | ديبرا تمتعت كثيراً وأؤكد لك أنني لم أشعر بالغثيان إطلاقاً |
| Air Force 1'deyiz, ama yine de midesi bulanıyor. | Open Subtitles | انها الطائرة الرئاسية بحق السماء و هو مازال يشعر بالغثيان |
| Evet, iyi olur. Çünkü biraz uyumazsam, kusacağım galiba. | Open Subtitles | حسناً، لأنّي أظن إن لَم أحصل على قسط مِن النوم، سأصاب بالغثيان. |
| Afedersiniz. Eğer rahatsız oluyorsanız, başka yöne bakın, buraya bakmayın. | TED | أنا آسف. اذا كنت تشعر بالغثيان, فأبعد نظرك بعيداً, لا تنظر الى هذا. |
| - Bulantın var mı? | Open Subtitles | هل تشعرين بالغثيان ؟ |