| Her şeyin gümüş rengi olması fikrini Edith Head verdi. | Open Subtitles | أعطاني إيدث هيد هذه الفكره كل شيء بالفضة |
| Kapkara büklümleri, kaplıyor apak gümüş. | Open Subtitles | و ضفائر سمّور كلّها طُليت بالفضة مع الأبيض |
| Sherwood Ormanı'ndan geçecek bir sandık dolusu gümüş için... | Open Subtitles | لماذا لا نريد جذب الإنتباه للصناديق المليئة بالفضة |
| Onlar ancak: gümüşle, güneş ışığıyla ve kazıkla ölür. | Open Subtitles | يمكن قتلهم بالفضة وضوء الشمس والأوتاد الخشبية |
| İnsana benziyordu ama her tarafı gümüşle kaplıydı ve sörf tahtasına benzer bir şeyin üzerinde uçuyordu. | Open Subtitles | إنه يبدو و كأنه رجل لكنه مغطى بالكامل بالفضة و يطير على شيء يشبه يشبه لوح تزلج من نوع ما |
| Tüm periler demirden nefret eder. Karanlık peri gümüşe dokununca yanmıştı. | Open Subtitles | حسنٌ، جميع الجنّيات يكرهنَّ الحديد، جنّيات الظـُلمة يولدن حينما يُمسَّنّ بالفضة. |
| Kurban bıçaklanırken kullanılan bıçak gümüş kaplamaydı. | Open Subtitles | السكين الذي طُعن به ضحيّتنا مُصفح بالفضة |
| Bir bebeği annesinin kollarından alıp gözü önünde öldürüyor ve acısına karşılık bir gümüş mü veriyorsunuz? | Open Subtitles | أنت أخذت طفل من بين ذراع أمه تقتله و هي تشاهد , و تدفع ثمن آلمها بالفضة ؟ |
| Bunu anlarım yani. Bizim buradaki sloganımız "Hedefin gümüş olsun." | Open Subtitles | أتفهم ذلك , شعارنا هنا هو أن نطمح بالفضة |
| Kaynağım, kitabın gümüş bir kapağının olduğunu söylemişti ama yine de siz her kitaba bakın. | Open Subtitles | مصادري تخبرني أن الكتاب محاطٌ بالفضة. لكن تحققوا من جميع المجلدات تحسباً. |
| Demirden dövülmüş, gümüş kaplanmış, altına batırılmış bu kazık okyanusları birleştirecek. | Open Subtitles | صك بالحديد مكسي بالفضة, و زين بالذهب بهذا المسمار سيربط بين المحيطين |
| Strigoi gümüş ciltli bir kitabı açıp okuyamaz. | Open Subtitles | . الستريجوي لا يمكنهم قرائته كونه محاطٌ بالفضة. |
| Bu adamlara gümüş ve babanın intikamını almanın şanını vadettim. | Open Subtitles | لقد وعدت أولئك الرجال بالفضة و عظمة ثأر أبيك. |
| Yoksa batıl inançlara inanarak gümüş, haç ya da sarımsakla mı geldin? | Open Subtitles | أم أنك سلحتِ نفسك بالفضة والصلبان والثوم خوفًا من الخرافات؟ |
| Tabutlarımızdan ayrılmamak için kendimizi gümüşle zincirleyeceğiz. | Open Subtitles | سنربط أنفسنا بالفضة حتى نبقى داخل أكفاننا |
| Keşke bunu gümüşle zincirlenmediğim zaman söylesen yüzüme. | Open Subtitles | لكم أحب أن تقول هذه الكلمات في وجهي عندما لا أكون مقيدة بالفضة. |
| Biz bağış istemiyoruz. Size gümüşle ödeme yaparız. | Open Subtitles | اننا لا نسألك شفقة سوف ندفع لك بالفضة |
| İnsana benziyordu ama her tarafı gümüşle kaplıydı ve sörf tahtasına benzer bir şeyin üzerinde uçuyordu. | Open Subtitles | بدا مثل رجل، لكنه مغطى بالكامل بالفضة وهو يطير على، مثل... شيء مثل لوح تزلج... أعرف أن هذا يبدو جنوناً |
| Vücudunu gümüşe boyamak ve savaş anıtında kötü şiirler okumak gibi garip işler yaptı. | Open Subtitles | لقد فعل أشياء غريبة مثل دهن جسمه بالفضة والوقوف عاري على نصب حربي إلقاء الشعر السيء |
| Montana'da ve gümüşlerle birlikte inmiştim, bakır olduğunu da düşünüyorum. | Open Subtitles | إنه " مونتانا " وعدت منه بالفضة وشككت أن هناك النحاس أيضاً والآن يقال لي أنه صحيح |
| İşgalciler bütün gümüşü almışlar. | Open Subtitles | الغزاة احتفظوا بالفضة |