| Şimdiyse, Müslüman kadınlara yönelik bir İngilizce dil dergisinde çalışıyorum. | Open Subtitles | الآن أعمل في مجلة باللغة الإنجليزية انها مجلة للمرأة المسلمة |
| Bu yüzden açıklamaları İngilizce yazdım. Dünyanızdaki en popüler dil. | Open Subtitles | لهذا كتبت التعليمات باللغة الإنجليزية لأنها اللغة المشهورة في العالم |
| Bir gün metroda reklamların olacak, hem İngilizce hem de İspanyolca. | Open Subtitles | يوما ما سيكون لديك إعلانا ً في الميترو باللغة الإنجليزية والأسبانية |
| Pekala, ben aslında sadece İngilizce konuşuyorum ve biraz da Svahili. | Open Subtitles | حسنا، في الواقع أنا فقط استطيع التحدث باللغة الإنجليزية والسواحيلية. قليلا. |
| Bu yüzden Kuran'ın İngilizce tercümesi kendisinin bir gölgesi gibi ya da Arthur Arberry'nin kendi uyarlamasındaki tabiriyle: "bir anlam çıkarma/yorumlama". | TED | لذلك، فالقرآن باللغة الإنجليزية يعكس نوعا من ظلِ نفسه، أو كما سماه آرثر آربيري، تفسيراً. |
| Yani doğal olarak herkes İngilizce eğitim almak istiyor. | TED | لذا فمن الطبيعي أن يرغب الجميع في الحصول على تعليم باللغة الإنجليزية |
| İngilizce konuşan birinden zamana göre ayarlamasını istesem dizilimi bu şekilde yapardı, soldan sağa doğru. | TED | إذا سألت متحدثًا باللغة الإنجليزية لينظم الوقت، قد يضعونه بهذه الطريقة. من اليسار إلى اليمين. |
| Burada Allan, Afrika'daki İngilizce konuşan br cerraha minimal invazif ameliyat yapmak için gereken basit temel becerileri öğretiyor. | TED | إذن ها هو ألان يُدَرِّس جراح متكلم باللغة الإنجليزية في إفريقيا المهارات الأساسية اللازمة للقيام بعمليات التدخل الجراحي المحدود. |
| Ve yurtdışında yaşıyorduk, babamın çalıştığı yerde, Güney Kore'de. Orada bir tek İngilizce kanalı vardı. | TED | وكنا نعيش في الخارج، كنا نعيش في كوريا الجنوبية حيث كان يعمل والدي، حيث كان هناك قناة واحدة فقط باللغة الإنجليزية. |
| Bilirsiniz, Fransızca konuşan bir seyirci önünde sağlam bir argümanı, iyi tartışarak, hoş bir sesle İngilizce sunmak, işe yaramayacaktır. | TED | كما تعلمون، تقديم مناقشة سليمة، بشكل جيد، محكمة و باللغة الإنجليزية أمام جمهور فرنكفوني لن يحقق الغرض. |
| İngilizce bir hikâyeyi aldık ve Rusça'ya çevirdik. | TED | أخذنا القصة المكتوبة باللغة الإنجليزية وقمنا بترجمتها إلى اللغة الروسية. |
| Normal sesli yönlendirmelerden sonra karşınıza İngilizce konuşan bir görevli çıkıyordu. | TED | وبعد مرورك عبر خدمات الصوت الاعتيادية، يتم تحويلك إلى عامل هاتف ناطق باللغة الإنجليزية. |
| Eğer bir kelime işlemcisinde İngilizce bir cümleyi düzenlersem bir kelimeden diğer kelimeye geçebilirim. | TED | إذا قمت بتعديل جملة باللغة الإنجليزية على معالج الكلمات، ما يحدث هو أنه يمكنك أن تذهب من هذه الكلمة لتلك الكلمة. |
| Sadece rasgele İngilizce fonemler kullanıyordu. | TED | كان يقول بعض الأصوات العشوائية باللغة الإنجليزية. |
| fakat bundan önce size Vikipedi'nın ne kadar büyük olduğunu göstermek istiyorum. Sitede 600,000'den fazla İngilizce madde bulunuyor. | TED | لكن بداية سأعرض عليكم كم هي كبيرة. لدينا ما يزيد على 600 ألف موضوع باللغة الإنجليزية. |
| İngilizce konuşmuyorlar diye kendinizi onlardan üstün görmeyin. | Open Subtitles | لذلك لا تعتقدوا بانكم أفضل منهم لأنهم لا يمكنهم التحدث باللغة الإنجليزية |
| Hoşlandığın kıza İngilizce ne söyleyebilirsin? | Open Subtitles | ماذا تدعو فتاة تعجبك باللغة الإنجليزية ؟ |
| İngilizce'de nasıl derler? "Underdog" mu? | Open Subtitles | ماذا يسمونه باللغة الإنجليزية المنافس الضحية |
| Mahmood seni mutlaka yollamalı. Dersler İngilizce. | Open Subtitles | محمود يجب أن يرسلك الى هناك ان الدروس باللغة الإنجليزية |
| Çince ve İngilizcede 20'ye kadar sayabiliyorlar. Merhaba. | Open Subtitles | يستطعيان العد إلى 20 باللغة الإنجليزية والماندارين |
| Çocuk Ortaçağ İngilizcesi konuşuyor. | Open Subtitles | الصبي يتحدث باللغة الإنجليزية الوسطى. |
| Onlar İngilizcedeki en ilginç içerikleri araştırırlar. | TED | هم يبحثون عن أكثر المحتويات باللغة الإنجليزية إثارة للإهتمام. |