| Bu kadersiz ruhlar ne yazık ki, Gerçek anlamda sevemezler... | Open Subtitles | هذه الأرواح البائسة لا يمكنها أن تحبّ بالمعنى الحقيقي للكلمة |
| Sonra, Babbage'ın analitik motoru, modern anlamda ilk mekanik bilgisayardı. | TED | فيما بعد، كان محرك باباج التحليلي أول حاسب ميكانيكي بالمعنى المعاصر. |
| Bir metaforun bildik anlamda doğru olduğu da olmadığı da söylenemez. | TED | الصورة المجازية لا تقبل المحاكمة المنطقية بصحتها أو العكس من ذلك بالمعنى المعتاد |
| Yaşayan herhangi bir şeyin nazarında Gerçek anlamıyla taşa dönmüşlerdir. | Open Subtitles | في نظر أي شئ حي، يتحولون إلى صخر، بالمعنى الحرفي |
| Belki de hem tam anlamıyla hem de mecazi olarak daha kültürlü olmaya hazırız. | TED | ربما نحن على إستعداد لشيء بالمعنى الحرفي و المجازي أكثر ثقافة. |
| Bakın Bay Meyer, bugün yaptığınızın önemi yok siz Gerçek suçlular değilsiniz. | Open Subtitles | سيد ماير ، مهما صدر منكم اليوم فأنتم لستم مجرمين بالمعنى المعروف |
| Tamamen ekonomik açıdan bahsediyorum. | Open Subtitles | انا اتحدث بالمعنى الدقيق للكلمة من الناحية الاقتصادية |
| Çünkü nefeslerimiz, aslında hepimizi, Gerçek anlamda birbirimize bağlıyor. | TED | التنفس ، في الحقيقة ، يربطنا جميعا بالمعنى الحرفي للعبارة. |
| Şu anda bazılarınız muhtemelen şunu düşünüyor, kulağa kötü geliyor ama mecazi anlamda bahsediyor, bu sadece prespiyobi ile sonuçlanan insanlar için. | TED | حالياً معظمكم يفكر على الأرجح، يبدو هذا سيئاً لكنّه يعني أنت بالمعنى المجازي، فقط للناس الذين ينتهي بهم المطاف بمد النظر الشيخوخي. |
| Sadece akademik anlamda değil, bir hayat öğrencisi olarak. | Open Subtitles | ليس فقط بالمعنى النّظري إنّما تلميذةُ حياة |
| Basit anlamıyla değil insan ruhunun derinliklerinde hissedilen anlamda bir fırsattır. | Open Subtitles | ليس بالمعنى البسيط ولكن بالمعنى العميق الذي ينشأ فقط في قلب الإنسان |
| Geleneksel anlamda artık acı duymak mutsuz olmak, hatta ölüm bile gereksiz olacak. | Open Subtitles | ببساطة شديدة آلامكم , عبودية رغباتكم حتى موتكم لن تصبح أمور ضرورية بالمعنى التقليدي |
| Galiba acı çekmek ve kendini cezalandırmak isteği Gerçek ve mecazi anlamda. | Open Subtitles | أظنه يسبب ألماً كبيراً و التعذيب النفسي بالمعنى الحرفي و المجازي |
| Doğru... bildiğimiz anlamda bir sabotaj değilmiş. | Open Subtitles | اليمين لم يكن التخريب بالمعنى التقليدي للكلمة. |
| İşte ilk kez kalbim çarpılmayı diğer anlamda hissetti. | Open Subtitles | كانت المرة الأولى الذى شعر فيه قلبى بالمعنى الآخر للصدمة |
| Çünkü, sonunda birbirinizi öldürürsünüz ... mecazi anlamda değil. | Open Subtitles | لأنكما ستقتلان بعضكما البعض بالمعنى الحرفي |
| Kırık kalpler mecazi olarak da kelimenin tam anlamıyla da ölümcül. | TED | حالات القلوب المكسورة هي مميتة بالمعنى الحرفي والمجازي للكلمة. |
| Teknik açıdan diyorsanız, başka. | Open Subtitles | إلا إذا كنت تعني كما تعلم ...بالمعنى التقني |
| Şey sanırım bu kelime medyada küçük düşürücü bir tabir bu günlerde ama klasik manada evet,o bir dahi. | Open Subtitles | حسناً، أظن أن هذه الكلمة فقدت معناها هذه الأيام لكن بالمعنى الحرفي القديم للكلمة نعم، أظن هذا |
| Daha da açık konuşmak gerekirse, nereye gideceğimizi, size ben söylerim. | Open Subtitles | بالمعنى الصريح , أنا من يحدد أين سنذهب ؟ |