| Ne olduğunu biliyorum, çünkü o çocuk mezun olduğundan beri bekliyorum. | Open Subtitles | أعرف ما هو، لأنّني كنت بانتظاره منذ أن تخرّج ذلك الفتى |
| Büyük ihtimalle katil onu arka koltukta bekliyordu. | Open Subtitles | على الأرجح أن القاتل كان في المقعد الخلفي بانتظاره |
| Bir teklif yapmazsan buraya gelmez. - Onu neyin beklediğini anlar. | Open Subtitles | لن يعود إلى هنا من دون حل يعلم ما سيكون بانتظاره |
| Listeyi olası kurbanlara kadar daraltabilirsek bir sonraki hamlesinde onu bekliyor olabiliriz. | Open Subtitles | ان استطعنا تضييق النطاق للائحة الضحايا المحتملين فنكون نحن بانتظاره |
| onu bekleyen bir limuzini olduğu halde metroya bineceğini söyledi. | Open Subtitles | قال أنه سيذهب بالقطار لكن هناك كانت ليموزينا بانتظاره |
| Eve döndüğü zaman da en sevdiği çorbayı onu beklerken bulacak. | Open Subtitles | وعندما يعود إلى المنزل فإنه سيجدُ حساءه المفضل بانتظاره |
| Eve zorla girmiş. Burada onun için bekliyormuş. | Open Subtitles | هذه المرأة اقتحمت المكان, وكانت بانتظاره. |
| Bu beklediğim dumanı tüten silah. | Open Subtitles | لكن هذاهو الدخان الذي كنا بانتظاره بلاير |
| Bilmiyorum. İşlerini bitirmesini bekliyordum. | Open Subtitles | لا أعرف، لقد كنت بانتظاره حتى ينتهي |
| - Kız kardeşimle tabii ki aynı fikirdeyim. Ama onun aksine ben bozuk çalmıyorum. Adam hâlâ dışarıda ve ben bekliyorum. | Open Subtitles | "بالطبع أوافق أختي، ولكنّني لستُ مثلها لستُ متضايقاً، لا يزال بالخارج وأنا بانتظاره" |
| Kız kardeşimle tabii ki aynı fikirdeyim. Ama onun aksine ben bozuk çalmıyorum. Adam hâlâ dışarıda ve ben, soluğum kesilmiş, bekliyorum. | Open Subtitles | "بالطبع أوافق أختي، ولكنّي عكسها، لستُ متضايقاً لا يزال بالخارج وأنا بانتظاره.. |
| Ona söyle, sokakta onu bekliyorum. | Open Subtitles | أخبره أنني في الشارع ، بانتظاره |
| Büyük ve güçlü olan onu bekliyordu. | Open Subtitles | أخاه الأكبر والأقوى منه بانتظاره. |
| Burada, doğduğu topraklarda ağabeyi onu bekliyordu. | Open Subtitles | هنا، في مسقط رأسه، أخٌ بانتظاره. |
| O mazoşistin onu beklediğini sanıyordum. | Open Subtitles | اعتقدت انه كان أن القليل مازوشي بانتظاره. |
| - Ona sevindiğimi ilet. Bir de borçların beklediğini söyle. | Open Subtitles | أبلغه سلامي، وأخبره بأن هناك غنيمة كبيرة بانتظاره |
| Bütün gün evde onu bekliyor | Open Subtitles | تنتظر بالمنزل طوال اليوم بانتظاره |
| Bir daha geldiğinde onu bekliyor olacağız. | Open Subtitles | المرة القادمة سنكون بانتظاره هنا |
| Kocam eve geldiğinde masada onu bekleyen sıcak yemek olurdu. | Open Subtitles | .. عندما عاد زوجي للمنزل كانت هناك وجبة ساخنة بانتظاره على الطاولة |
| Kocam eve geldiğinde masada onu bekleyen sıcak yemek olurdu. | Open Subtitles | .. عندما عاد زوجي للمنزل كانت هناك وجبة ساخنة بانتظاره على الطاولة |
| Biz dışarıda onun çıkmasını beklerken yüksek güvenlikli bir nükleer santrale erişti. | Open Subtitles | لقد تمكن من الوصول لمُنشأة نووية مؤمّنة عندما كنا في الخارج بانتظاره ليدخل هناك |
| Mustang'in içindeki adamlar onu bekliyormuş. | Open Subtitles | هؤلاء الرجال في السيارة كانوا بانتظاره |
| İşte benim beklediğim arama da buydu. | Open Subtitles | إذاً، هذا ماكنت بانتظاره تماماً |
| Tayland'dan mobilya siparişi vermiştim. Gümrükten çıkmasını bekliyordum ki... | Open Subtitles | لقد طلبت بعض الأثاث من (تايلندا) لقد كنتُ بانتظاره ليصل |
| Biz de bunu bekliyorduk. | Open Subtitles | هذا ما كنا بانتظاره |