| Şu an insanlık tarihinde ilk kez, her yerdeki insanlar birbirine güven duyabilir ve birebir işlem yapabilir. | TED | لذا لأول مرة الآن في التاريخ البشري، يستطيع الناس في كل مكان الثقة ببعضهم البعض وإجراء معاملات ند بند. |
| Herkes birbirine yardım ederdi. | Open Subtitles | بلدة يهتم الناس ببعضهم البعض كاهتمامهم بأنفسهم |
| Çömelip Birbirlerini temizleme eğilimindedirler. | Open Subtitles | هذا بالاضافة لميلهم إلى جلوس القرفصاء و العناية ببعضهم البعض ألا ترى؟ |
| birbirini önemseyen ve Birbirlerini seven iki insan neden bunu pek belli edemez? | Open Subtitles | لماذا لا يستطيع شخصين مهتمّين ببعضهم البعض ويحبّ بعضهم الآخر كثيرًا جدًا أن يعبرا عن هذا؟ |
| Çünkü orada, Georgia'da, beyaz insanlar ile siyahi insanlar birbirleriyle tarihsel olarak daha tanıdıklar. | TED | ويعود ذلك هناك، في جورجيا، إلى أن السكان البيض والسود تربطهم تاريخيا علاقة ومعتادون ببعضهم البعض. |
| Ortak barınma insanların birbirini tanıdığı ve birbiriyle ilgilendiği maksatlı bir mahalle. | TED | السكن المشترك هو حي دولي حيث يعرف الأفراد بعضهم ويهتمون ببعضهم البعض. |
| Bu işaret bulunmadan önce, insanlar öylece birbirlerine doğru koşuyorlardı. | Open Subtitles | قبل أن يكون لديهم الإشارات كان الناس يتصادمون ببعضهم البعض |
| İnsanlar birbirine saygı duyardı, insanların onuru vardı. | Open Subtitles | الناس حين كانوا يهتمّون ببعضهم البعض رجال كان عندهم شرف ؟ |
| Zoe implantı'nın... insanların birbirine davranışı üzerinde... yarattığı etkiyi ölçmeye imkan yok. | Open Subtitles | ليست هناك طريقة لقياس التأثير العميق شريحة الزوي كانت عقبة فى طّريق علاقات الناس ببعضهم البعض |
| birbirine değer veren insanlar böyle yaparlar, tamam mı? | Open Subtitles | هذا ما يقوم به الناس الذين يهتمون ببعضهم البعض ، حسنا ؟ |
| Çoğu maymun türü gibi onlar da sosyal yaratıklar ve vakitlerinin çoğunu Birbirlerini temizleyerek harcıyorlar. | Open Subtitles | كغالبية القردة هؤلاء كائنات إجتماعية يقضون الكثير من الوقت للعناية ببعضهم البعض |
| Dostların Birbirlerini kandırmadığını sanıyordum. | Open Subtitles | ظننتُ أنّ الأصدقاء لا يتلاعبون ببعضهم البعض. |
| Birbirlerini bu kadar önemseyen insanlarla olman çok hoş. | Open Subtitles | من اللطيف للغاية أن تكوني محاطة بأناس يهتمون كثيراً ببعضهم البعض |
| İnsanları ve fikirleri birbirleriyle buluşturup liderlik etmeyle ilgili. | TED | توصيل الناس والافكر ببعضهم البعض عن طريق قيادتم |
| birbirleriyle kontak halinde olmak isteyen insanları buluşturarak yapıyor. | TED | والتواصل مع قبيلة من الناس ومتشوقون الاتصال ببعضهم البعض |
| Hiç birbirleriyle karşılaşıp tanışacaklar mı acaba? | Open Subtitles | أتساءل إذا أمكن أن يتقابلوا ويتعرفوا ببعضهم البعض |
| Böyle yerler iki kişinin birbiriyle ilgilenmesi için oldukça garip. | Open Subtitles | إنه لأمر غريب أن تري شخصيين يهتما ببعضهم البعض في مكان كهذا |
| Araf'ı komşuların birbiriyle ilgilendiği ve her perşembe gösteri yapılan bir yer olarak düşünebilirsin. | Open Subtitles | إذا إعتبرت المطهر مكان حيث الجيران يهتمون ببعضهم البعض وكل ثالث ثلاثاء |
| birbirlerine güvenleri sonsuz olduğundan kral ya da kraliçeye ihtiyaçları yokmuş. | Open Subtitles | ولم يكونوا بحاجة إلى ملك أو ملكة وكانوا يثقون ببعضهم البعض |
| Babam bana nasıl hissettiğini söylediğinde ikisinin de birbirlerine ilgisi varmış gibi görünüyordu. | Open Subtitles | عندما أخبرني أبي عن شعوره كان الأمر يبدو أن كلاهما مغرمان ببعضهم البعض |