| sen o bız hepımız sıkı çalışırız ama sadece cok az kişi şanslıdır | Open Subtitles | أنت، هو، هي، كلنا نعمل بجدّ لكن فقط بضع الناس لديهم صلة بالحظ |
| Çok sıkı çalışıp, gereken neyse onu yapacağım. | Open Subtitles | سأعمل بجدّ. سأقوم بكل ما يتحتّم علي فعله. |
| Hoşuna gittiyse, bir de şunu dinle. sıkı çalışmak mı yoksa, çalışırken sıkılmak mı? | Open Subtitles | حسناً، أن كنت بهذه الحال، اسمع لهذه، تعمل بجدّ أو تجدّ بالعمل؟ |
| Cidden yine de beni kurtarmaya çalıştığın için sağ ol. | Open Subtitles | بجدّ , ومع ذلك شكراً علي محاولة إنقاذي بأيّ حال |
| Cidden, bu daha sadece kafamda dolanıp duran bir fikirken | Open Subtitles | بجدّ ما زلت أذكر كيف كان هذا الأمر مجرد فكرة تجول في بالي |
| Hayalin şef olmak mı değil mi bilmiyorum ama her şeye rağmen çok iyi çalış. | Open Subtitles | لا أعلم إن كان حلمكِ أن تصبحي شيف أم لا لكن دعينا نعمل بجدّ على الرغم من ذلك |
| Bu parayı senin üniversite okuman için ne kadar çok çalışarak kazandığımı biliyormusun? | Open Subtitles | عَملتُ بجدّ لكَسْب ذلك المالِ لكي تكملي تعليمك بالكليه |
| Arnie, bugün Cumartesi. Çok fazla çalışıyorsun. | Open Subtitles | آرني، إنه السبت أنت تعمل بجدّ ، يا صديقي |
| sıkı çalıştığını görüyorum, ama bu hızda gidersen bitirebilecek misin? | Open Subtitles | أرى بأنّك تعملين بجدّ لكن هل بإمكانك أن تنهي هذا بهذه السرعة؟ |
| Bu da bir şey , bukadar sıkı çalıştığınız ve biliyorum ki bu her zaman istediğiniz şey . | Open Subtitles | هذا ما كنتما تعملان بجدّ له وأنا أعرف أن هذا ما أردتماه دائماً |
| Ama, sadece... bilmeni isterim ki senin adına çok mutluyum çünkü bu iş için ne kadar sıkı çalıştığını biliyorum ve senin için neler ifade ettiğini de biliyorum. | Open Subtitles | لكن ، فقط.. فقط أريدك أن تعلم كم أنا سعيدة من أجلك لأني أعلم كم إجتهدت بجدّ من أجل تلك الوظيفة |
| Eğer lisedeki rehber öğretmenim bunun fotoğraflarını gösterseydi çok daha sıkı çalışırdım. | Open Subtitles | اذا مستشاري التوجيهي أراني هذه الصور انا من الممكن أنني كنت أدرس بجدّ في الثانويه |
| - Biraz daha sıkı çalışması gerekiyor, hepsi bu. | Open Subtitles | عليه فقط أن يعمل بجدّ أكثر, هذا كل ما في الأمر. |
| Olduğum yere gelmek için çok uzun ve çok sıkı çalıştım ve sizin bunu benden almanıza izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | لقد عملت بجدّ ولمدة طويل لأصبح مأنـا عليه ولن أسمح لكما أن تأخذا هذا منّـي حسنـًا، أوتعلـم؟ |
| Size Cidden acıyorum, efendim. | Open Subtitles | أنا بجدّ أرثي لك، سيدي. |
| Cidden, kayaların gerisine git. | Open Subtitles | بجدّ ، اذهب خلف الصّخرة. |
| Cidden, Hildy, bu konuda haksızsın, tamam mı? | Open Subtitles | بجدّ يا (هيلدي)ِ أنت مخطئة بشأن هذا , حسناً ؟ |
| Cidden, bırak şu telefonu. | Open Subtitles | هلّا أبعدت هاتفك بجدّ |
| Cidden Peter, bu ikinizin arasında. | Open Subtitles | بجدّ "بيتر" هذا شيئ يخصكما |
| Cidden gidelim artık. | Open Subtitles | بجدّ دعنا نخرج |
| Lütfen çok çalış ve kendi hikayeni yarat | Open Subtitles | هيّا، اعملي بجدّ وألّفي قصّتكِ الخاصة |
| Ve biliyorum yeteri kadar çok çalışırsam, bunlardan birisini bana alacak birisini bulabilirim. | Open Subtitles | وأنا أَعْرفُ بأنّ إذا أَعْملُ بجدّ بما فيه الكفاية، أنا يُمْكِنُ أَنْ أَجِدَ شخص ما يَشتري واحد لي. |
| Arnie, bugün Cumartesi. Çok fazla çalışıyorsun. | Open Subtitles | آرني، إنه السبت أنت تعمل بجدّ ، يا صديقي |