| Sen doktor olduğunu görecek kadar yaşar mıyım, bilmiyorum. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي ستصبح فيه طبيب أتساءل عما إذا كنت لا ازال حية |
| Buradan çıktığın zaman... şeyini kaldıramayacak kadar yaşlı olacaksın. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي ستخرج فيه من هنا سوف تكون عجوز جدا لحملها حتيّ |
| Bunu sen yapabilir misin, çünkü bununla başa çıkacak kadar zamanım yok. | Open Subtitles | هل يمكنك فعل ذلك لإنه بحلول الوقت الذي انتهي فيه لن يكون لدي وقت |
| Ben oraya varana kadar tamamen iyileşmiştim. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي وصلت هناك كان الجرح قد التئم تماما. |
| Ve siz doğru söylediğimi kabul edene kadar bu zavallı kız hayatını kaybedebilir. | Open Subtitles | و بحلول الوقت الذي تدركون فيه انني كنت اخبركم الحقيقة هذه الفتاة المسكينة قد تكون ميتة |
| Tabii, sen kızın merkezine ulaşana kadar kız yarı uykulu bir hale geldi bile. | Open Subtitles | نعم تأخذ الكثير من الوقت بعد ذلك الفتاة تصبح نصف نائمة بحلول الوقت الذي تحصل فيه على الكعكه |
| Umarım sana ulaşana kadar kokularını yitirmezler. | Open Subtitles | أمل ان تحتفظ بعطرها بحلول الوقت الذي يصل إليك.. |
| Eğer o gelene kadar battaniyeden kurtulmazsan o senin yerine yapacakmış. | Open Subtitles | هي قالت انه اما ان تتخلص من تلك البطانية بحلول الوقت الذي تصل به الى هنا او انه سوف تقوم بذلك نيابة عنك |
| Sen gişeye gelene kadar tüm güzel koltuklar çoktan kapılmış olur. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي تصل فيه للشباك ستكون كل المقاعد حجزت |
| Çin olayının uydurma olduğunu insanlar anlayana kadar, ...100 milyon dolar temiz para kazanacağım, ...ve suçlu iadesi olmayan bir ülkede yaşamıma başlayacağım. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي يدرك الناس فيه أنّ أمر الصين كاذب، فسأكون قد سحبتُ 100 مليون دولار، وسأعيش في بلاد لا تسلّم المجرمين |
| Sen bitirinceye kadar, 20. yıldönümü gelecek. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي تنتهي منها, ستكون الذكرى العشرين. |
| Geldiğimde o kadar dolmuştum ki, kendimi kaybettim. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي وصلنا فيه، ضقتُ ذرعاً، وفقدتُ السيطرة على نفسي. |
| DNA uymayacaktır tabii ama o zamana kadar zaten bilmem gerekeni bilecektim. | Open Subtitles | الحمض النووي لن يتطابق، بطبيعة الحال، ولكن بحلول الوقت الذي يُكتشف فيه ذلك، سأعرف ما أريد أن أعرف. |
| Biz oraya gidene kadar ziyaret saati sona erer. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي سوف نصل فيه ستكون ساعات الزياره انتهت |
| İsmine rastladık ama ne yazık ki ajanımız oraya gidene kadar, kadın çoktan ölmüştü. | Open Subtitles | ظهر اسمها، ولكن للأسف، بحلول الوقت الذي وصل فيه عميلنا إلى هناك، كانت ميتة بالفعل. |
| Dönene kadar, Max ile senin arandakilerin bitmesi istiyorum. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي أعود، أريد أن جميع أنحاء بينك وبين ماكس. |
| Sakinleşinceye kadar, evlenmişlerdi. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي جمعت فيه شتات نفسي كانا قد تزوجا |
| Ben işten eve dönene kadar, kalbi çoktan durmuştu. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي وصلت إلى المنزل من العمل كانت بالفعل تعرضت للسكتة القلبية |
| Demek ki siz çıkana kadar çok iyi olacak. | Open Subtitles | إذاً يجب أن يكون عظيماً بحلول الوقت الذي تخرج فيه. |
| İyileştiğim süre boyunca sana ve bebeğine olanlar kulağıma kadar geldi. | Open Subtitles | بحلول الوقت الذي تلتئم حتى أنا، العمل قد انتشرت حول ما حدث لك ولطفلك. |