| Prototipin onda olduğundan emin olana kadar sakın bir şey yapmayın. | Open Subtitles | لا تفعل شيئ حتى نتأكد من ان النتموذج بحوزتها |
| Prototipin onda olduğundan emin olana kadar, sakın bir şey yapmayın. | Open Subtitles | لا تفعل شيئ حتى نتأكد من ان النتموذج بحوزتها |
| - Cüzdanımı aldı nerede bilmiyorum ama cüzdan onda. | Open Subtitles | لقد أخذت محفضتي، لا أعلم اين هي ولكنها بحوزتها |
| Ama parasını elinde tuttuğu sürece Norma'ya bir şey olmaz. | Open Subtitles | إلا أن نورما ستكون بخير طالما أن المال ليس بحوزتها |
| Ama elinde değilse görebildiğim kanıtlara bakarak yargıcın davayı düşüreceğine bahse girerim. | Open Subtitles | ,لكن لو لم يكن الشريط بحوزتها ,مستنداً على الدليل الذي رأيتُه أراهن أن القاضي سيصرف القضية برمّتها |
| Sahte kimliği varmış. İçki içiyormuş. | Open Subtitles | كانت بالحرم الجامعيّ ، و بحوزتها هوية مُزورة. |
| Ben hangi yayınevi benim kitabımı almış bulmaya çalışıyorum, ki yayımlanmadan durdurabileyim. | Open Subtitles | إني أحاول أن أعرف أي دور النشر التي بحوزتها كتابي حتى أوقفه من الظهور للعيان |
| Onu son gördüğümde telefonu ondaydı. | Open Subtitles | آخر مرة رأيتها كان الهاتف بحوزتها. معذرةً ؟ |
| Yani muhtemelen gerçek değil. Gerçek ve onda olduğunu biliyorum. Ondan geri almam gerek. | Open Subtitles | ليس كذلك وأعرف أنّه بحوزتها ويجب أنْ آخذه منها |
| Pezevengin yüzüğü çalınınca o da geri almaya çalışmış ama yüzük onda yokmuş aslında. | Open Subtitles | لقد سُرق خــاتــمه وقد قتلها محاولًا إعادته الأمر أنه لم يكن بحوزتها |
| - Herşeyden önce, alethiometer onda. | Open Subtitles | الأمر الوحيدان.بحوزتها جهاز الحقيقة |
| Tek bir şey yüzünden, aletiyometre onda. Nasıl? | Open Subtitles | الأمر الوحيدان.بحوزتها جهاز الحقيقة |
| Müzik kutusunun onda olduğunu söyledi mi? | Open Subtitles | هل أخبرتك أنّ بحوزتها الصندوق الموسيقي؟ |
| İhtiyacım olan bilgi onda. | Open Subtitles | إن بحوزتها معلومات يهمني معرفتها. |
| Patrice de dolaşmaya çıkar döndüğünde elinde nakit olurdu. | Open Subtitles | تقوم بجولة معه بالسيارة و حين تعود يكون بحوزتها نقوداً |
| Daha önce dediğim gibi, tuvalete gitmişti ve geri geldiğinde elinde bu paket vardı. | Open Subtitles | كماسبقوأنقلت ، تركتني وذهبت إلى الحمـّام. وحينما عادت ، كانت بحوزتها اللفافة. |
| Daha önce dediğim gibi, tuvalete gitmişti ve geri geldiğinde elinde bu paket vardı. | Open Subtitles | كماسبقوأنقلت ، تركتني وذهبت إلى الحمـّام. وحينما عادت ، كانت بحوزتها اللـّفافة. |
| Bildiğim kadarıyla, yağlı bir vücudun, elinde penisiyle sandalyeye oturuyor olduğudur. | Open Subtitles | على الأرجح أن تكوني ذات الوزن الزائد التي تجلس على كرسيها و بحوزتها قضيب |
| Hope'un elinde o fotoğraflar olduğu sürece ilişkimiz ilerleyemez ve dünyaya açılamayız. | Open Subtitles | وطالما أن بحوزتها تلك الصور لا يمكننا التخرّج والخروج إلى العالم |
| Casa del Mar Hotel otopark bileti varmış üzerinde. | Open Subtitles | بحوزتها تذكرة ركن السيارة من فندق كاسا ديل مار |
| - Safiye ne taşıyorsa onu almış? | Open Subtitles | اياً ما ما كان مع صوفيا فهو بحوزتها الان |
| Ama ya kaset ondaysa? | Open Subtitles | لكن ماذا لو أن بحوزتها الشريط ؟ |