| Diğer dünyalarda bulunan volkanlar hiç bir şekilde erimiş kaya kullanmazlar. | Open Subtitles | هناك براكين في عوالم أخرى لا تستخدم الصخور المذابة على الإطلاق |
| Kırmızılar volkanlar ve dağlar, mavi kısımlar ise eğer buz tabakası kaldırılsaydı açıkdeniz olurdu. | TED | المناطق الحمراء هي براكين أو جبال؛ وتلك الزرقاء ستكون عبارة عن بحر مفتوح إذا أزيلت الصفيحة الجليدية. |
| Bugün itibariyle, bilim adamları dünya çevresinde 400 aktif volkan keşfetmiş durumda. | Open Subtitles | في الوقت الحاضر, وقد اكتشف العلماء 400 براكين نشطة في جميع أنحاء العالم. |
| Dağın birkaç yüz km güneydoğusunda eşit mesafede ve çapraz sıralanmış üç devasa volkan daha vardır. | Open Subtitles | فعلى بعد مئات أميال قليلة ..جنوب شرق الجبل يقع صف مائل من ثلاثة براكين هائلة أخرى متباعدة بشكل متساوي |
| Hayır, gizli geçitleri açmamalı ve bildiğin gibi volkanı harekete geçiren alarmları tetiklememeliydik. | Open Subtitles | كلا، ليس خليقًا بنا أن نفتح ممراتٍ سرية مطلقين إنذارات تسفر عنها براكين. |
| Bereket versin ki, Etna gibi yanardağlar buna izin vermiyor. | Open Subtitles | لحسن الحظ، براكين كـ إتنا لا يسمحون لذلك بأن يحدث. |
| Bu güzel renkler, erimiş kaya, sülfür ve volkanlar yüzlerce kilometre yükseğe kavrulmuş kül ve sülfür kusuyor. | Open Subtitles | هذه الألوان الجميلة عبارة عن صخور منصهره و كبريت و براكين رماد وكبريت حارق وساخن مقذوف لإرتفاع مئات الكليومترات |
| Dünya yeni volkanlar tarafından şekillendirilmeye devam ediliyor. | Open Subtitles | براكين جديدة تواصل رسم معالم المناظر الطبيعية |
| volkanlar neredeyse sıfırın altında 400 derecede. | Open Subtitles | هي براكين عند حرارة 400 درجة تقريبًا تحت الصفر |
| Bu kelimenin tam anlamıyla doğru, eğer volkanlar burada olmasaydı bizler de burada olamazdık. | Open Subtitles | إن لم تكن هنالك براكين هنا لما كنا هنا أيضا |
| Büyük volkanlar patlar ve iklimi değiştirir. | TED | براكين ضخمة تثور وتغير المناخ. |
| Bu kadar volkan olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أكن أعرف أن هناك براكين كثيرة لهذا الحد. |
| Onlar karbonat volkan yapmaktan daha ötede bir yerdeler. | Open Subtitles | إنّهم بعيدون كل البُعد عن براكين الصودا. |
| Özellikle, dev kabuklu volkanlar gördük ki bunlar, burada Hawaii'deki volkan kabuklarına çok benziyorlar. | Open Subtitles | ورأينا ما يشابه الكثير في الخصوص، رأينا براكين درعية ضخمة تشبه كثيرًا البراكين "الدرعية هنا في "هاواي |
| Bunun yanındaki metan. Daha evvel hiç metan volkanı görmemiştim. | TED | وقريباً من تلك الأحواض وجدنا غاز "الميثان". لم أرى في حياتي براكين من الميثان. |
| Io'nun 8 faal volkanı olduğunu bulduk. | Open Subtitles | وجدنا أن "آيو" فيه ثمانية براكين ثائرة |
| Bu plakaların sınırlarında dağ tepeleri derin rift vadileri hatta yanardağlar vardı. | Open Subtitles | و الحدود بين هذه الصفائح يوجد بها نطاقات جبلية صدوع وديان عميقة وحتي براكين |
| Basınç birikerek büyük depremlere sebep olurken magmanın yükselip yüzeye gelerek yanardağ oluşturmasını sağlayacak yollar da açıyor. | Open Subtitles | تعاظم الضغط و أنشأ تلك الزلازل الضخمة و أيضا فتحت السُبل للرواسب أن تصعد للسطح لتنتج براكين |
| Yedi volkandan doğru olanı seçti. Sonunda şansı değişti. | Open Subtitles | سبعة براكين ويختار الصحيح من بينهم لابد أن حظه تغير |
| Dünya volkanlarının kraliçesi olarak, denizin dibini ısıtıyor. | Open Subtitles | كملكة على براكين الأرض التى تغلى فى أعماق البحار |
| Etna gibi yıkıcı yanardağların yaşamla bir ortaklık geliştirebileceğine inanmak zor olabilir. | Open Subtitles | لربما أنه من الصعب تصديق أن براكين مدمرة كـ إتنا يمكنها عقد شراكة مع الحياة. |
| Bu sis muhtemelen Titan'ın volkanlarından püsküren gazlardan meydana geliyor. | Open Subtitles | هذا الضباب ربما أتى من انبعاث "الغازات من براكين "تيتان |
| volkanları var. Ve şu da Mars'taki Olympus Dağı, gezegen üstünde büyük volkanik bir katman. | TED | و يحتوي على براكين. و هذا جبل الأولمب على المريخ و هو أشبه بغلاف بركاني كبير على الكوكب |
| Antarktika'nın aksine, Kuzey Kutbu kara avcılarının erişimine açıktır. | Open Subtitles | في أماكن أخرى انفجرت براكين لتترك من ورائها جبال بحرية عظيمة |