| O uyurken biz de sonraki günün programı üzerine çalışıyoruz. | TED | فبينما تكون نائمة، نعمل نحن على إعداد برنامجها لليوم التالي. |
| Burada, solda görmekte olduğunuz şey onların programı. | TED | ما ترونه هنا هو في الواقع برنامجها , على اليسار |
| Fakat ben ücretsiz, kaliteli eğitim, uygun fiyatlı, yüksek kaliteli sağlık hizmetleri, gıda güvenliği aracılığıyla iş gücü gelişimine yatırım yapan bir ülkenin ulusal kalkınma programını hızlandıracağını savundum. | TED | لكن قمت بحملة أن الأمة التي تستثمر في تنمية الرأسمال البشري عن طريق التعليم النوعي المجاني، وخدمات رعاية صحية بأسعار معقولة وعالية الجودة والأمن الغذائي سيسّرع برنامجها التنموي الوطني. |
| Ama bu sabah programını buradan yapacak. | Open Subtitles | هذا الصباح ، إنها سوف تعد برنامجها من هنا |
| Kuzey'in nükleer program yürüttüğü şüpheleri ve ABD donanmasının Güney Denizi'ne ilerleyişi arasında ülkede gergin bir hava hakim. | Open Subtitles | التوتر بلغ أعلى مستوياته وسط شكوك من كوريا الشمالية بشأن برنامجها النووي وتقدم سفن الولايات المتحدة في بحر الشرق. |
| İmza Olivia Cruise. Not: Alice, programında gezimizden bahsettiğin için teşekkürler" | Open Subtitles | شكراَ لـ " اليس " أنها تحدثت عن الرحلة في برنامجها |
| - Kızının düzenli ziyaretleri en başında beri programına dahil. | Open Subtitles | زيارة إبنتها تم التخطيط لها منذ البداية في برنامجها |
| Sosyalizm insani zevki programından çıkarmamalıdır. | Open Subtitles | يجب على الاشتراكية ان لا تستبعد متعة الإنسان من برنامجها. |
| Cylon olduğunun farkında değildi. Görsel programı tetiklenene kadar. | Open Subtitles | لم تدرك حتى أنها كانت سيلونز حتى نٌشِط برنامجها |
| Sabah programı çok erken saatte yayınlanıyor biz de o saatlerde barda oluyoruz. | Open Subtitles | برنامجها الصباحي يأتي بوقت مبكر جداً ونكون وقتها مازلنا بداخل الحانة |
| programı çok erken saatte olup kimse tarafından izlenmese de Robin Teyzeniz tam bir profesyonel gibi davranıyordu. | Open Subtitles | الآن ، بينما نعلم أن برنامجها يذاع بوقت مبكر جداً ولا أحد يشاهده |
| Ulusumuzun çocuklarını aşılatma programı bir hobi mi? | Open Subtitles | بولائم سخية وحفلات موسيقية؟ هل كان برنامجها لتطعيم أطفال أمتنا هواية فقط ؟ |
| Billie Dean'in Lifetime'da kendine ait bir programı var. | Open Subtitles | بيلي دين لديها برنامجها الخاص على قناة لايف تايم. |
| Sizin hükümetinizin kendi programını yürütmek gibi bir arzusu olmadığını biliyoruz. | Open Subtitles | نعرف أن حكومتك ليس لها اهتمام بتشغيل برنامجها الخاص |
| Zaman zaman radyo programını dinliyorum. | Open Subtitles | أستمع إلى برنامجها الاذاعي من الحين للآخر |
| RIPLEY kendi kendini yok edemez Bu onu programını doğrudan ihlal etme olur. | Open Subtitles | لاتستطيع ريبلي تدمير نفسها انه أمر محظور في برنامجها المنظم |
| Yıllardır Orta Doğu'ya karşı yaptırımları sonlandırabilecek ve karşılığında nükleer program hususunda düzenlemeler getirecek tarihi bir anlaşma bu. | Open Subtitles | ضد أمة الشرق الأوسط مقابل الرقابة على برنامجها النووي |
| En sevdiği program Bu Gece Eğlence idi. | Open Subtitles | برنامجها المفضل كان تسلية الليلة |
| Sebepsiz yere birisine saldırmak programında yok. | Open Subtitles | ليس في برنامجها أن تهاجم شخصاً بدون تبرير. |
| Hatırlarsanız, Oprah, programında söylediği bir şey için dava edilmişti. | Open Subtitles | اذا تذكر القضية التي رفعت علي اوبرا من صناعة اللحم لشيء قالته في برنامجها |
| O, oluşturmadı ama kim oluşturduysa onun programına kaydetmiş. | Open Subtitles | لم تخلقه لكن أياً كان من قام برفعه إلى برنامجها |
| İngilizceyi onun programından öğrendim. | Open Subtitles | لقد تعلمت الأنجليزية عن طريق برنامجها |
| Noel şovu olacak sanmıştım, hani promosyon ürün dağıttığı. | Open Subtitles | فكرت أني سأذهب لحضور برنامجها في الكريسماس تعرف البرنامج الذي يقدم كل البضاعة المسروقة المجانية؟ |