| Daha ne kanıtı istiyorsun? | Open Subtitles | وأنت آذيتَ ركبتَكَ. ماذا برهان أكثر تَحتاجُ؟ |
| Marseilles'deki kanıtı Sydney'den önce bulursak şantajla o kart karşılığında Will'in masumiyetini ispatlayacak kanıtı önerebiliriz. | Open Subtitles | إذا نستعيد الدليل في مارسيليس قبل سدني، نحن يمكن أن نجبرها. برهان براءة الإرادة كبديل لمساعدتها |
| Bir saate büyük bir bahis kazanmaya çalışırsınız. Hepsi bu. | Open Subtitles | وهدفك هو الفوز برهان واحد كبير في ساعة واحدة.. |
| Bir iki bahse gireriz, beş bin olabilir, güzelce eğleniriz. | Open Subtitles | سنقوم برهان صغير، حوالي الخمسة الاف ونستمتع قليلا |
| - Kanıtın nerde dostum? - kanıta gerek yok. | Open Subtitles | لسنا بحاجة الى برهان نحتاج فقط الى مايزيل الشك |
| İspata benziyor. Bir ispat. Çok uzun bir ispat. | Open Subtitles | يبدو كبرهان، أعني إنه برهان برهان طويل جداً |
| Hiç bir kanıtım yoktu fakat nedense ona tümüyle güvenmiyordum. | Open Subtitles | لم يكن لدى أى برهان لكن بطريقة ما, لم أثق به كلية |
| Size kanıtı daha önce verdim, siz ise hiçbir şey yapmadınız. | Open Subtitles | أعطيتك برهان قبل ذلك وأنت لم تفعل شئ حوله. |
| Resmi teze inananlar, bunun, 77 sefer sayılı uçağın Pentagon'u vurduğunun kanıtı olduğunu öne sürdüler. | Open Subtitles | إدعى المشككون بأن هذه برهان بأن الرحلة 77 ضربت وزارة الدفاع الأمريكية |
| Ben sadece bir beyefendi gibi davranıp, doğru şeyi yaptığımı gösteren kanıtı izletmek istedim. | Open Subtitles | فقط أردتُ أنّ أريكِ برهان أنّني قاومت وتصرفت كرجل محترم وفعلت الشيء الصحيح |
| Çocuğumuzun beyninin kanıtı olmayan şeylere inanarak yıkanmasını istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن نغسل دماغ طفلنا ونجعله يؤمن بأمور لا برهان على وجودها |
| Kaybetmeyi sevmem, hele ortada bir bahis varsa. | Open Subtitles | أنا لا أحب الخسارة, خاصةً إذا كان متعلق برهان |
| Hattâ bunun için düğün albümüz üstüne bahis bile tutuştum. | Open Subtitles | استعدت حبك لي حتى بعد أن خسرت ألبوم صور زفافنا برهان بالحانة |
| İş arkadaşlarımla işiniz üzerine bir bahse girdik. | Open Subtitles | انا وشريكي قمنا برهان بسيط حول طبيعة مهنتك |
| Bu yüzden sana bir fırsat vereceğim. Küçük bir bahse ne dersin? | Open Subtitles | سأعطيك فرصة ما رأيك في أن نقوم برهان صغير؟ |
| Yangın, trajik bir kazaydı. Ve aksini gösteren bir Kanıtın yok. | Open Subtitles | لقد كان ذلك الحريق حادثاً مأساوياً و بخلاف ذلك أنتَ لا تملك أيّ برهان |
| Eğer benim düşündüğüm ispatsa, çok önemli bir ispat. | Open Subtitles | إن كان برهان لما أظن فإنه برهان هام جداً |
| Tüm dünya raydan çıktı ve kanıtım var. | Open Subtitles | ،إنه العالم من يكون مجنوناً وحصلت على برهان |
| Hayır, onu delil olarak bir dolapta falan tutuyorlardır. | Open Subtitles | لا أنهم يضعونه في الخزانة في مكان ليكون برهان |
| Tolstoy gibi, zekice hikayeleri nasıl anlatacağını biliyorsun. Ama kanıta ihtiyacın var. | Open Subtitles | مثل تولستوي تعرف كيف تروي قصصا لكنك تحتاج الى برهان |
| şehirleri Minneapolis'ten küçük sayıda genç insan gruba dahil etmeye çalışıyorlardı Westgate gibi vahşetlerde yer almak için. Abdirizak Bihi'nin çalışkan 17 yaşındaki yeğeni Burhan Hassan | TED | ابن أخ عبدالرزاق بيهي كان طالباً مثابراً اسمه برهان حسن ذو 17 عاماً جُنّد هنا في 2008، وخُطف إلى الصومال. وقُتل عندما حاول العودة إلى البلاد. |
| Lordum eğer söylemem uygunsa, bunların Leyasu Klanı olduğuna dair hiçbir kanıtımız yok. | Open Subtitles | سيدى اذا كان بامكانى قول ذلك ليس لدينا اى برهان بانهم لعشيرة لياسو |
| Ona iddiaya girdiğimizi söylüyordum. | Open Subtitles | إنني فقط اخبرها أننا نقوم برهان |
| Somut bir kanıtınız yok, delil yok. | Open Subtitles | أنت ليس لك دليل ثابت، لا برهان. |
| Yaşamak... aslında, yaşamamak paranoyanın asla bitmeyeceğinin kanıtıdır. | Open Subtitles | الحياة ، حسنا الموت برهان جيدجدا لا يكون ضمن التطور |
| Peki ya siz bana varolduğunuzun kanıtını sunabilir misiniz ? | Open Subtitles | وهل تستطيع اان تقديم لي برهان وجودك ؟ |
| Ama bu kıyafeti giyen birisiysen gereken kanıtları bulamayacaklardır. | Open Subtitles | ولكن كرجل بملابس دين سيكون برهان على أنهم في عداد المهزومين |