| Parçalara ayırma işi daha yeni başIıyordu. Bacağı tamamen kesilmemişti. | Open Subtitles | التقطيع كان قد بدأ للتو ساقها ليست مقطوعة بشكل كامل |
| Parçalara ayırma işi daha yeni başlıyordu. Bacağı tamamen kesilmemişti. | Open Subtitles | التقطيع كان قد بدأ للتو ساقها ليست مقطوعة بشكل كامل |
| NASA artık bilgi için tüm isteklerimize tam bir işbirliği içinde çalışıyor. | Open Subtitles | ناسا الآن تتعاون معنا بشكل كامل مع جميع طلباتنا للحصول على المعلومات |
| Çocuk sahibi olmak hakkında duyduğun klişe lafların hepsi kesinlikle doğru. | Open Subtitles | كل شيء صغير سمعت به عن الأطفال ذلك صحيح بشكل كامل |
| CA: Ama sen tam anlamıyla henüz Web mekanizmalarını çözmedin, ve benzeri | TED | كريس أندرسون: لكن أنت لم تطور بشكل كامل آلية شبكة الويب، إلخ. |
| Her folikül bir yumurta içerir. Ortalama olarak sadece bir folikül tamamıyla olgunlaşabilir. | TED | يحوي كل جريب بويضة واحدة و عادة سيصبح جريب واحد ناضجاً بشكل كامل |
| Ayrıca bu bana alanımdaki inovasyon yapmaya çalışan insanların yaptığı hatalardan biri olan, sorunu tam olarak anlamadan hemen bir teknoloji ile çözmeye çalışma tuzağına düşmemi engelledi. | TED | كما ساعدتني على تجنب الفخ الذي يقع فيه الأفراد في مجالي أحيانًا حين يحاولون الابتكار، حيث نسرع إلى تطبيق التكنولوجيا قبل حتى أن ندرك المشكلة بشكل كامل. |
| Bu bağımlılıktan kurtulma merkezini tamamen benim firmam finanse etti. | Open Subtitles | فى الحقيقة ، شركتى تمول بشكل كامل مركز مكافحة الادمان |
| Normal bir durumdayken motoruna tamamen hakim olursun, tüm kontrol sende olur. | Open Subtitles | ،إنها حالة عادية أنت تتحكم بشكل كامل في دراجتك ،عندما تكون متحكما |
| Sadece çok tatlı olduklarından değil; aynı zamanda ne düşündüklerini ve niyetlerinin ne olduğunu tamamen ifade edemedikleri için. | TED | ليس فقط لأنهم في غاية الجاذبية؛ بل لأنهم لا يستطيعون التعبير بشكل كامل عما يفكرون فيه وعن نواياهم. |
| Hassas, asi yaşına göre daha zeki ve tam bir delikanlıydı. | Open Subtitles | لقد كان حساس، متمرد واعي بشكل يفوق عمره، ويافع بشكل كامل |
| tam bir hıyar ama daha kötüsü de olabilirdi. | Open Subtitles | إنه أداة بشكل كامل ولكن أعتقد أن بإمكانك فعل أسوء بكثير |
| - Bunlar seni tam bir baş belası gibi gösterecek. | Open Subtitles | الآن، هناك ضمانة لأن تبدو كغبي بشكل كامل |
| Güven bana. Bu duyarlı noktada kelimeler kesinlikle zaman kaybıdır. | Open Subtitles | ثق بي , الكلمات مضيعة للوقت بشكل كامل في هذه المرحلة الحساسة |
| Savaşa girersek kesinlikle itaat edeceğini söyledi. | Open Subtitles | قال إن سيطيع الأوامر بشكل كامل إذا شاركنا بالقتال |
| Onu kurtarmam gerektiğini biliyorum ama onun sebeplerini kesinlikle anlıyorum. | Open Subtitles | أعلم أن أندفع للمساعدة لكنني تفهّمتُ أسبابها بشكل كامل |
| Başkan yardımcısının olaylardan tam anlamıyla haberdar olduğundan emin olmak bizim görevimiz. | Open Subtitles | ومن واجبنا التأكد بشكل كامل بأن نائب الرئيس يعرف بكل ما يجري |
| Heyecanlandığın zaman, ...tam anlamıyla iş göremezsin. | Open Subtitles | ،وعندما يكون المرء مستثارا فلا يمكنه العمل بشكل كامل |
| Birbirimizi birer mıknatıs gibi çekiyoruz ve kabul etmeliyim ki şu ana kadar sebebini tam anlamıyla anlamamıştım. | Open Subtitles | جُذِبنا لبعضنا كالمغناطيس وعليّ أن أعترف لم أفهم بشكل كامل لماذا حتّى الآن |
| Günün birinde fotoğrafçılık hayatımı tamamıyla fethetti. | TED | وفي إحدى الأيام ، إقتحم التصوير حياتي بشكل كامل. |
| Ve o süreç de sadece görüntüyü değiştirmekle ilgili değildi, ürünü tamamıyla geliştirmekle ilgiliydi. | TED | والعملية التي قمنا بها لم تكن عن تغير الشكل فقط كانت عن تطوير المنتج بشكل كامل |
| Ancak, bu olağanüstü şeylerin farklı birleşimlerine tepkimiz karmaşık, duygusal ve tam olarak anlaşılmazdır. | TED | لكن الطريقة التي نتفاعل بها مع التركيبات المختلفة لهذه الظاهرة معقدة و عاطفية و غير مفهومة بشكل كامل |
| Hayır, sadece yaşamımı tam olarak yaşamış istiyorum. | TED | لا, اريد أن أعيش الحياة على إتساعها بشكل كامل |