| Ben de Baltimore'dan bir arkadaşımı aradım, ve böylece onun kim olduğunu artık biliyorum. | Open Subtitles | لذلك اتصلت بصديقٍ لي في بالتيمور والآن، بتّ أعرف حقيقتها |
| Bu her gün yüz yüze geldiğim bir şey değil, ama belirtileri incelemesi için onkolog bir arkadaşımı aradım. | Open Subtitles | ليسَ بالأمر الذي يمُّرُ عليّ كُلَ يوم لكني اتصلتُ بصديقٍ لي و هوَ طبيب أورام و أخبرتُهُ بالتفاصيل |
| Teşkilattan bir arkadaşımı aradım ve para akışını takip etmesini istedim. | Open Subtitles | اتّصلتُ بصديقٍ لي من الوكالة، طلبتُ منه أن يتتبّع المال. |
| Senin gibi bir arkadaşım varken, nasıl yalnız hissedebilirim ki? | Open Subtitles | أنّى ليّ أن أكون حزينة وأحظى بصديقٍ مثلك؟ |
| Eski bir arkadaşım, yıllardır görmediğim bir arkadaşım. | Open Subtitles | الأمر متعلّق بصديقٍ قديمٍ لي، لم أره منذ سنين طويلة |
| Ve Sippel yarın sabah işsiz olarak çıkacak, yaşayacak bir yeri olmadan ve desteksiz, ben de ona kalacak bir yer bulabilmek için piskoposluktan bir arkadaşımı aradım, bana güldü. | Open Subtitles | و سيُطلقُ سراح سيبيل غداً صباحاً و هوَ بدونِ عمَل بدونِ مكانٍ يُقيمُ فيه و بدون دعم لِذا اتصلتُ بصديقٍ في الأبرشية لكي يرى إذا كانَ يوجَد مكان يُؤويه |
| - Daha önce hiç senin gibi arkadaşım olmadı. | Open Subtitles | ـ لم أحظى بصديقٍ مثلك من قبل. |
| Yeni arkadaşım değil. | Open Subtitles | حسناً، إنه ليس بصديقٍ جديد |